28 Şubat 2010 Pazar

Galatasaray - Kasımpaşa Maçın Özeti


Bu akşam maçı tribünden izledim. Bu yıl kombine alamadığım için arkadaşlardan bilet bulursam gidiyordum Ali Sami Yen’e. Sağolsun Murat Aydın ve Tuğrul Gürdal yaptıkları organizasyon ile bu maç için bana Kapalı Üst Tribünden yer buldu. Maçtan önce Ali Sami Yen Sokak’a gittim. Sevdiğimiz insanlarla uzun bir aradan sonra görüştük. Olimpiyat Stadından da güzel haber gelince herkesin içi kıpır kıpır olmuştu. Aslında iki tane güzel haber geldi. Birincisi maç skoru, ikincisi ise sonunda Alex’e yaptığı futbol dışı hareketler nedeniyle kırmızı kart gösteren bir hakem çıkmasıydı.

Maçtan önce asılan bir pankart çok hoşuma gitti. ‘Bir ihtimal daha var o da şampiyonluk mu dersin? İşte o pankart:

Maça müthiş bir taraftar desteğiyle başladık. Nasıl ifade edilir bilmiyorum ama adeta bizler de sahanın içindeydik. Olumlu bir hareket yapan oyuncu alkışını aldı, top rakipteyken kulakları sağır eden ıslık, istediğini yapamayan futbolcuya verilen destek harikaydı. Maça Kasımpaşa golle başlayacaktı ki rakip futbolcunun acemice hareketi nedeniyle ofsayta düştüler. Sonraki dakikalar Galatasaray’ın kontrolünde geçti. Çok hızlı top çeviren doğrudan sonuca gidip ilk yarı işi bitirmeye şartlanmış bir takım vardı Ali Sami Yen çimlerinde. Üst üste pozisyonlar bulduk. Sayısız şut attık ama biraz da şansızlık sonucu golü bulamadık. Top Kasımpaşa’da iken 2000 model Galatasaray’ı andıran rakibe nefes aldırmayan bir hücum presi ortaya koydu sarı-kırmızılılar. Arda, Keita, Jo, Giovani, M.Topal, Ayhan, Sabri, Caner hepsi bu planı çok iyi bir şekilde uyguladılar. Baskı her seferinde sonuç getirdi ve top Galatasaray’da kaldı. Ve 29. dakikada Jo’nun indirdiği topta kaptan güzel bir gol vuruşu ile skoru 1-0 yaptı. Rahat bir maç izlemek için hemen ikinci golü bulmamız gerekiyordu. 55. dakikaya kadar oyun yine Galatasaray’ın kontrolündeydi. Hatta bir pozisyon var ki Kasımpaşa dörde iki yakalanmasına rağmen son pastaki başarısızlık gole engel oldu.

55. – 65. dakikalar arası 10 dakikalık periyotta ise Galatasaray oyun disiplininden koptu. Israrla uzun top oynamaya başladılar. Her atılan uzun top geri dönüp Kasımpaşa tehlikesine neden olduğu halde bundan vazgeçmediler. Galatasaray pas futbolundan vazgeçmenin bedelini ağır bir şekilde ödedi. Dört futbolcu ileride kalıp geri dönmeyince bir çeşit 4-2-4 oynamaya başlamıştık. Tribünde herkes gol yiyeceğiz bu gidişle derken 65. dakikada gol geldi. Herkesi bir düşünce sardı yoksa yine Ali Sami Yen’de puan kaybı mı yaşayacaktık?

Neyse ki sahadaki futbol bizi umutlandırmaya yetti. Golden sonra yeniden pas oyununa geçtik. Uzun top atmayı bırakıp oyun kurmaya başlayınca pozisyonlar da arka arkaya geldi. 10 dakika sonra Keita’nın mükemmel vuruşu ile öne geçtiğimizde biz de kendimizden geçmiştik. Ardından penaltıdan Jo’nun golü ve Keita’nın yine güzel bir golü ile farklı galibiyeti yakaladık.

Nevizade geceleri daha bir keyifle söylendi bu kez. Ali Samiyen’de. Bu ılık Şubat akşamında Galatasaray içimizi ısıttı.

Futbolcularla ilgili bir değerlendirme yapmak gerekirse Arda-Keita ikilisinden başlamak istiyorum. İkisinin de son dönemde üzerinde çok büyük yük vardı. Haklarını teslim etmek gerekir, bu zor dönemde dümene geçtiler ve takımı taşımayı bildiler. Yine goller onlardan geldi. Sanırım biraz dinlenmeleri gerekiyor. Hafta içi maç olmaması takımın dinlenmesi için de iyi bir fırsat olacaktır.

Giovani için Melih abi maçtan önce 2 hafta daha bekleyin çok iyi olacak demişti. Ama o bizleri bekletmedi. Tek kelime ile mükemmel oynadı. Fantastik bir oyuncu. Seri bir şekilde topu ileri taşıyor ve her zaman dikine oynamayı düşünüyor. Şut atıyor, çalım atıyor, pas çıkarıyor, pres yapıyor ve en önemlisi basit oynuyor. Top ona geldiği zaman takımın hızı artıyor.. Bunu pozisyona göre tek top oynayarak yapıyor bazen top sürerek bazen de topu saklayıp boş durumdaki arkadaşına aktararak. Elano ile Giovani beraber oynadıkları zaman daha verimli olacaklardır. Bir de Baros-Kewell etkisi olacak bu takıma. İşte her yazımda belirttiğim konuya geldik. Bu takıma güvenin. Geçen yıl 60. dakikada tükenen bir takım vardı bu yıl üç günde bir maç yaptığı halde son dakikalara kadar mücadeleyi bırakmayan bir takıma sahibiz. Rijkaard-Neeskens etkisi her alanda hissediliyor.

Sabri için fazla bir şey yazmama gerek yok sanırım. Bu sistemin kilit oyuncularından olduğu sakatlık döneminde daha iyi anlaşıldı. Keita’nın da performansı Sabri’nin gelişiyle artacak.

Jo ile oynamak takımı çok rahatlattı. Her zaman pozisyonların içinde oldu. Çok çalıştı ve yine golünü attı. Sezonu 10 golle tamamlar demiştim ama sakatlık hesapta yoktu. Bakalım kaç golle tamamlayacak?

Kasımpaşa oyunu çirkinleştirmedi. Kasıtlı tekmeler, yerden kalkmayan futbolcular görmedik. Her takım Kasımpaşa'yı örnek almalı. Futbol oynamaya çalıştılar, pas yaptılar ama güçleri yetmedi. Teşekkürü hak ediyorlar.

Maçtan sonra Sabri üçlü çektirdi. Özlemiş. Biz de onu özlemiştik.

27 Şubat 2010 Cumartesi

Mancini - Ancelotti -Fatih Terim - Hiddink - Mourinho


Bugün Chelsea ile Manchester City mücadelesi vardı. Manchester ekibi karşılaşmayı 4-2kazandı. İki hoca yıllarca Milano derbisi oynadıktan sonra İngiltere’de birbirlerine karşı ilk kez mücadele ettiler. Gülen taraf Mancini oldu. Bildiğiniz gibi Ancelotti Milano günlerinden kaybetmeye alışık.

Ancelotti ile Mancini’nin İtalyan olmaları, geçen yıla kadar Milano ekiplerinin başında olmaları ve bugünlerde zengin patronların oyuncağı haline gelen İngiliz kulüplerinde çalışmaları dışında bir tane daha ortak yönleri var. Şöyle bir geçmişe gidelim.

R.Mancini teknik adamlık kariyerine Fiorentina'da başladı. 2001 senesinin Şubat ayında Fiorentina’da Fatih Terim’den sonra göreve getirildi. Roberto Mancini daha sonra sırasıyla, iki yıl Lazio'yu ve 4 sezon da Inter Milan'ı çalıştırdı. 2008'in Eylül ayında Birleşik Arap Emirlikleri şeyhlerinden Mansur Bin Zayid Manchester City’yi satın aldı. Manchester City 19 Aralık 2009 tarihinde Teknik direktörlük için Roberto Mancini ile anlaşma sağladı.

Carlo Ancelotti ise 2001 yılında sezon ortasında Fatih Terim’in yerine AC Milan'ın başına getirildi. 2009 yılı sonuna kadar AC Milan teknik direktörlüğü görevini sürdürdü. Chelsea FC, 2003 yılında Rus petrol zengini Roman Abramovich tarafından satın alındı. 2009-2010 sezonu için Guus Hiddink'den boşalan koltuğa Carlo Ancelotti getirildi.

Ancelotti ile Mancini’nin başka bir ortak yönü ortaya çıktı. İkisi de Fatih Terim İtalya’da çalışırken görevine son verildiğinde tercih edilen isimler olmuştu.

Guus Hiddink Chelsea FC’den ayrıldı ve Fatih Terim’in yerine Türk Milli Takımı teknik direktörlüğüne getirildi.

Hiddink – Ancelotti – Mancini bu üç hoca da Fatih Terim’den sonra göreve geldiler.

Mourinho’ya değinmeden olmaz. 2004-2007 yılları arası Chelsea FC’de görev yapan Jose Mourinho 2 Haziran 2008’de Inter Milan ile 3 yıllık sözleşme imzaladı. Morinho da Mancini’nin yerine göreve geldi.

Mourinho’nun kariyeri : Porto – Chelsea FC – Inter Milan
Ancelotti’nin kariyeri : Juventus – AC Milan – Chelsea FC
Mancini’nin kariyeri : Fiorentina – Inter Milan – Manchester City
Fatih Terim’in kariyeri : Fiorentina – AC Milan – Galatasaray – Milli Takım
Hiiddink’in kariyeri : Rusya Milli Takımı – Chelsea FC – Türk Milli Takımı

Bir de yerli hocalarımıza sürekli aynı takımlar arasında gidip geliyorlar deriz. Baksanıza onlar da aynı takımlar arasında gidip geliyorlar. Şu listeye Lippi ile Capello’yu da eklersek tam şenlik olur.

Yakında Fatih Terim’i yukarıda adı geçen kulüplerin birisi ile sözleşme imzalarken görebiliriz. Yakışır hocamıza.

Daha önce buna benzer bir çalışma yapmıştık. ‘20 yılda ne değişti’ başlıklı yazı için burayı tıklayın.

UNUTULMAZ GAZETE MANŞETLERİ : Lille de Fener

Deplasmanda Lille ile UEFA 2. Tur maçına çıkan Fenerbahçe kötü oynadığı maçı 2-1 mağlubiyetle bitirdi. Kötü bir futbol oynamasına rağmen spor yorumcuları Fenerbahçe'nin avantajlı bir skorla İstanbul'a döndüğünü yazdılar. Sarı lacivertlilerin tek golünü şansının da yardımıyla Wederson atınca aşağıdaki manşetler kaçınılmaz oldu. Rövanşta Fenerbahçe turu geçemeyince aynı gazeteler bu kez 'Fransız Öpücüğü' şeklinde başlık attılar.


TUGAY KERİMOĞLU GALATASARAY ALTYAPISININ BAŞINDA


Sayın Adnan Polat çok büyük bir başkansınız. Yaptığınız hem hamle ile bizleri şaşırtıyor size olan inancımızı perçinliyorsunuz. Yakında siz ne yapsanız başkan yaptıysa doğrudur diyeceğiz haberiniz olsun.

Mükemmel bir hamle. Biz daha dün Hiddink'in yardımcısı Tugay olsa ne kadar iyi olurdu noktasındaydık ki siz canımız Tugay'ı altyapının başına getirdiniz. Tugay artık Rijkaard-Neeskens okuluna kaydolmuş bir öğrenci.

Seçim yatırımı diye eleştirenler şimdi ne diyecek? Bu da mı seçim yatırımı? Çok mutlu oldum. Galatasaray'ımıza hayırlı uğurlu olsun.

Hoşgeldin ASLAN!

İDARİ KADRO
Futbol Akademi Koordinatörü
Tugay Kerimoğlu (Evert Jan Derks sezon sonuna kadar yardımcı olarak kalacak)

Futbol Akademi İdari Menajeri
Savaş Serdar

Futbol Okulları Yönetmeni
Savaş Çam

Profesyonel İşler ve İK Uzmanı
Anıl Sarıfakıoğlu

İdari İşler
Ahmet Yıldız

İdari İşler
Taşkın Çakmaklı

Futbol Akademisi Dış Takip
Ahmet Kör

Teknik Ekip
A2 Takım Teknik Sorumlusu
Nedim Yiğit

A2 Takım Yardımcı Antrenörü
Serkan Bağrıaçık

U-18 Takım Teknik Sorumlusu
Fehmi İbişi

U-18 Takım Yardımcı Antrenörü
Ahmet Geçer

U-17 Takım Teknik Sorumlusu
Mehmet Ünver

U-16 Takım Antrenörü
Ali Polat

U-15 Takım Antrenörü
Ümit Görtay

U-14 Takım Antrenörü
Birkan Bozkurt

Kaleci Antrenörü
Senih Yaban

Kondisyoner-Antrenör
Yasin Kurt
Metin Kınık

26 Şubat 2010 Cuma

FASON ŞAMPİYONLAR LİGİ


Bu yıl yeni statüsü ile düzenlenen Avrupa Ligi ile ilgili genel bir değerlendirme yapalım.
Öncelikle Fenerbahçe de Galatasaray da bu kupaya biz taraftarlar kadar önem vermediler. Galatasaray’ın Nonda operasyonu sonucu forvetsiz kalması bunu anlamak için yeterli. Fenerbahçe cephesinde ise şu aşamada Ziraat Türkiye Kupası bile çok daha değerli. 27 yıldır beklenen kupa Fenerbahçe’ye hiç bu kadar yakın olmamıştı. Bu yıl bu fırsatı kaçırmayabilirler.

Statü gereği Şampiyonlar Liginde grup maçları sonucu üçüncü olan takımlar Avrupa Ligine 2. turdan katılıyor. Şampiyonlar Liginden elenen takımlar UEFA Kupasına önem vermiyorlardı bu yüzden de genelde erken eleniyorlar finalde de 2. sınıf takımlar oynuyordu. Bu yıl ilk 16 takıma bir göz attık. Şampiyonlar Liginden gelen 8 takımın 7’si tur atlamayı başarmış. Tek elenen ise Uniera. O da diğer bir Şampiyonlar Liginden gelen takım olan Liverpool’a elendi.

Şampiyonlar Liginden elenip Avrupa Ligine katılan takımlar : Juventus, Wolfsburg, Marsilya, A.Madrid, Liverpool, Rubin Kazan, Uniera, Standard Liege

İşte sonuçlar :
1.maç 2.maç
LiverpooL - Unirea Urziceni 1-0 3-1
Everton - sporting 2-1 0-3
Hamburger SV - PSV 1-0 2-3
Club Brugge - Valencia 1-0 0-3
Fulham - Shakhtar 2-1 1-1
Ajax - Juventus 1-2 0-0
Lille - Fenerbahce 2-1 1-1
Standard - Salzburg 3-2 0-0
Panathinaikos - Roma 3-2 3-2
FC Kopenhag - Marseille 1-3 1-3
Hertha BSC - Benfica 1-1 0-4
Atletico Madrid - Galatasaray 1-1 2-1
Villarreal - VfL Wolfsburg 2-2 1-4
Rubin - Hapoel Tel Aviv 3-0 0-0
Athletic - Anderlecht 1-1 0-4
Twente - Werder Bremen 1-0 1-4

3. Tur Eşleşmeleri :

JUVENTUS – FULHAM
VALENCIA - W.BREMEN
HAMBURG – ANDERLECHT
PANATHINAIKOS - S.LIEGE
BENFICA – MARSILYA
LIVERPOOL- LILLE
A.MADRID - SPORTING LIZBON
RUBIN KAZAN – WOLFSBURG

Bakalım bu kez Şampiyonlar Liginden elenip Avrupa Ligine devam eden takımlar nasıl bir performans izleyecek. Şampiyonlar Liginde Barcelona – Inter Milan, Avrupa Liginde de Juventus – Liverpool finali olabilir mi?

25 Şubat 2010 Perşembe

Galatasaray - Atletico Madrid : Maç Yazısı


Maça iyi başladık. Genel anlayışımız top rakipteyken 11 kişi savunma yapmak 2. bölgede ani preslerle kapacağımız toplarla Keita ve Arda'yı rakip savunmanın arkasına kaçırmaktı. Bu kadro ile farklı bir strateji izlememiz zaten mümkün değildi. İlk yarıya baktığımızda rakibin ne bir şutu var ne de kullandığı bir korner. Aguero bir pozisyon yaratıyordu ki Servet işini bitirdi. Çok güzel kontrollü bir şekilde oynadık. Elano boş pozisyonda zamanlamasını ayarlayabilseydi golü de bulabilirdik. Veya Keita'nın kestiği topta Arda boş kaleye bırakabilseydi ilk yarıyı önde bitirebilirdik. İlk yarı Galatasaray'ın 2 net pozisyonu varken Madrid ekibinin şutu yoktu.

İkinci yarı yine aynı anlayışla başladık. Burada uzun topla çıkmamızın Rijkaard'ın isteği olduğu anlaşılıyor. Böylece hücuma çıkarken top kaptırma olasılığını azaltmış olduk. Çünkü böyle bir rakibe karşı hücuma çıkarken kaptırdığın top sen ne olduğunu anlamadan golle sonuçlanır.

Mustafa Sarp çok pas hatası yaptı. Bu pas yüzdesiyle oynamaya devam ederse işi zor. Ama yedeği Barış olduğu için forma giyiyor. Ayrıca Uğur ilk yarıda üst üste bir kaç pozisyonda Simao'yu kaçırdı. İkinci yarıda da aynı kademe hatalarını yaptı. Taçtan gol yeme konusunda yazmaya gerek duymuyorum. Taçtan gol yiyoruz yani ne yazalım.

Hemen gole cevap verdik. Golde Caner'in büyük katkısı var. Arda'nın topu oradan çıkarıp Keita'ya ortası ve Keita'nın vuruşu harikaydı. Maçın en iyi oyuncuları Keita-Arda ve Caner'di 80. dakikaya kadar.

Caner yine kendi yarattığı pozisyonda golü bulacaktı ki rakip oyuncu elle yaptığı müdahele ile pozisyonunu bozdu. Buna da söyleyecek bir şey yok. Çizgi hakemi pozisyonu gördü ve çalmadı. Madem bu pozisyonları görmezlikten gelecekler niye hakemlik yapıyorlar. Skandal.

Caner maçın adamı olacaktı ki hakeme kızgınlığından yaptığı saçma sapan hareketlerle oyun dışı kaldı. Caner her ne kadar çok koşan mücadele eden bir takım oyuncusu olsa da asla Kewell kalibresinde değil. Bunu dün gece herkese gösterdi. Servet de son dakikada skandal bir hata yaptı ve uzatmalara gitme şansını da kaybettik.

Yazık oldu. Çok iyi mücadele ettiğimiz bir maçta 4 net pzoisyonumuz ve 1 golümüz var. Rakibin 1 tane direkten dönen şutu dışında 1 tane daha pozisyonu var ama golleri buldular ve turu geçtiler.

Bundan sonra Şampiyonlar Liginde mücadele edecek takım için takviyeler yapılmalı. Eksik olduğumuz bölgeler belirli. Orta sahanın ortasına 2 oyuncu ihtiyacımız var. Jo'nun bonservisi alınırsa forvet için Jo-Baros yeterli. Bu konu ile ilgili detaylı çalışmaları Rijkaard-Neskens yapacaktır. Tek hedef kaldı o da şampiyonluk. Sakatların düzelmesi ile rahatlıkla şampiyon olacağımıza inanıyorum.

24 Şubat 2010 Çarşamba

Galatasaray - Atletico Madrid : Maç Öncesi


‘Atletico Madrid Analiz’ başlıklı yazımda Madrid ekibi ile ilgili detaylı bir analiz yapmıştım (‘Atletico Madrid Analiz’ yazısı için buraya ‘A.Madrid – Galatasaray Maç Yazısı’ için ise şuraya tıklayın). Ne demiştik o yazıda ‘Öncelikle bu ülkede Atletico Madrid’i en iyi analiz edecek kişi Frank Rijkaard’tır. Biz ise naçizane izlenimlerimizi paylaşmaya çalışacağız’. Nitekim Madrid’te oynanan maçta gördük ki Galatasaray eksik kadrosuna rağmen elindeki imkanları en iyi şekilde kullanarak avantajlı bir skorla Türkiye’ye döndü.

Genel Değerlendirme
Öncelikle maç 0-0 başlıyor ve maç başladığı gibi biterse turu geçen takım Galatasaray olacak. Madrid ekibi ile ilgili önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi Atletico Madrid çok diri bir ekip. Çok iyi mücadele ediyorlar. Top rakipteyken müthiş bir şekilde kapanıyorlar ve topu kaptıkları anda dikine hızlı bir şekilde oynayabiliyorlar. Zaten elinde Aguero-Forlan ikilisi varsa yapman gereken onları topla buluşturmak. Bazı yorumcular maç sonrasında Atletico Madrid’in gününde olmadığını aksi takdirde sağlı sollu ataklarla saldırıp Galatasaray’ı çok kötü durumlara düşürebileceklerini ifade etti. Madrid ekibinin böyle bir oyun anlayışı yok. Kanaatimce bunu anlayamayan bu işi yapmamalı. Bekleri hücuma destek vermeyen 4 tane düz stoperden oluşan bir takım nasıl sağlı sollu ataklar yapabilir ki? Calderon’daki müsabakada da gördük ki bekleri hiç hücuma destek vermediği için ataklarda oldukça zorlandılar. Aguero ve Forlan taç çizgisine kadar gelip top istemek zorunda kaldı. Forvetsiz oynamamıza rağmen ne stoperlerini ne de beklerini hücuma çıkardılar. Keita’yı kontrol etmek için Ujfaluši’yi görevlendirmişti teknik direktör Flores. Üstelik kademe derinliği de sağlayarak en az 2-3 kişi Keita’yı kontrol etmeye çalıştı. Gerçi Keita bütün önlemlere karşın Madrid savunmasını dağıtmayı başardı.

Flores İspanya’da 1-0 lık skora razıydı. İstanbul’daki maçta da bir beraberlikle turu geçmenin planlarını yapmıştı. Maç 1-1 bitseydi işimiz çok zordu. En iyi yaptığı iş olan rakibi 2. bölgede durdurup Aguero-Forlan ikilisi ile işi bitirmek isteyeceklerdi. Keita’nın golü bütün planlarını bozdu. Bu kez İstanbul’a kazanmaya geliyorlar. Eskilerin tabiriyle şimdi onlar düşünsün.

Atletico Madrid’in Kadrosu
Atletico Madrid klasik 4-4-2 dizilişiyle sahaya yayılıyor. Kalede yine 19 yaşındaki David de Gea var. Bu kaleci tek kelime ile müthiş. İspanya’daki maçta da panter kesilmişti. Oynamama ihtimali var ama bir şekilde oynayacağını düşünüyorum.

Keita’yı durdurmak için sol bekte Ujfaluši görev almıştı. Domínguez sarı kart cezalısı olduğu için Ujfaluši yeniden stopere dönecek sol bekte Lopez oynayacak. Valera ise sağ bek olarak görev alacaktır. Madrid ekibinin yumuşak karnı işte tam da burası. Geri dörtlüde 4 tane stoper orjinli oyuncu ile oynuyorlar ve bu da hücum aksiyonlarını olumsuz yönde etkiliyor. Keşke Baros olsaydı.

Orta sahanın ortasında Assunção – Garcia ikilisini göreceğiz. Sağ kanatta Reyes solda Simao ve ileride Aguero-Forlan. Bu oyuncuların özelliklerine ilk yazımızda değindiğimiz için tekrar etmeyelim. Daha önce de yazdık frikiklere dikkat.

Galatasaray Nasıl Oynayacak?
İlk maçtaki diziliş ve oyun anlayışı ile sahaya çıkacağımızı düşünüyorum. Rakibin etkili silahlarına geniş alan bırakmamak için kademe derinliği sağlayarak savunma yapmak en mantıklısı. Tam kadro oynadığımız zaman savunmayı ileri çıkaran ve açıklar veren bir Galatasaray izlemiştik. Şimdi ise en önemli hücum silahlarından yoksun oynayan Galatasaray müthiş bir savunma takımına dönüşmüş durumda. Bununla birlikte pozisyon da üreten bir takım var sahada. A.Madrid maçında 3-4 net pozisyonumuz varken Beşiktaş ve Kayserispor maçlarında da aynı şekilde pozisyonlar üretmeyi başarmıştık. Bırakın Sergen’ler Rıdvan’lar konuşmaya devam etsin Galatasaray emin adımlarla hedeflerine doğru ilerlemektedir.


Servet olayını açmaya çalışalım. Sen böylesine önemli bir maçta taç çizgisinde Aguero’ya bacak arası yapmaya kalkışırsan bir sonraki maçta kulübede olman normal değil mi? Servet bir türlü bu alışkanlıklarından vazgeçemedi. Emre Güngör ile Neill de iyi bir ikili oluşturdu. Bu maçta kim oynar bilinmez ama Servet’in Beşiktaş maçında ısınmaya çıkmaması ve Rijkaard’ı protesto etmesi geleceğe yönelik başka planlarının olduğunu gösteriyor. Rijkaard gelecek sezon Türk Telekom Arena’da takımının başında olacak peki Servet nerede olacak? Soğuk bir ülkede olabilir.

Ali Sami Yen’deki maçın İspanya’dakinden daha zorlu geçeceğini tahmin ediyorum. Sonuçta fizik gücü olan, mücadeleci ve ligde hedefsiz bir takımla oynuyoruz. Gol yemeden geçen her dakika rakibi daha fazla strese sokacaktır. Elimizde kalan hücum silahlarımız Keita ile Arda. Rakip risk almaya başladıkça onlara pozisyon yaratma şansımız da artacak. Eğer onlardan önce golü bulursak işimiz iyice kolaylaşacak. Artık geçen yılki gibi 60. dakikada pili biten bir takımımız yok. 90 dakika mücadele eden Vicente Calderon’da skor 1-1 ve 90 + 3 oynanırken kazandığı kornerde stoperlerini ileri çıkarabilen bir takımız.

DÜNYA KUPASI ANILARI 9


1998 Fransa Dünya Kupası

Henüz turnuvanın hangi ülkede düzenleneceği belirsiz iken Fransız bir futbolcu gazetecilere ''rüyamda gördüm, turnuva Fransa'da düzenlenecek, finalde Brezilya ile karşılaşıyoruz ve maçı 2-0 kazanıyoruz'' şeklinde bir röportaj verir.

Kimdi bu Fransız futbolcu?

Bu sefer biraz zor sordum artık kazık sorulara geçiyoruz. Diğer Dünya Kupası Anıları için burayı tıklayın.

23 Şubat 2010 Salı

UNUTULMAZ GAZETE MANŞETLERİ : GORDON'U NAH ALIRLAR



Gordon Milne'nin Beşiktaş'ta üst üste şampiyon olduğu yıllar.

Fenerbahçe'nin Gordon'a talip olduğu haberi yapılıyor. Beşiktaşlı Mehmet ile Metin'e bu soru soruluyor. Cevap inanılmaz...

Diğer Unutulmaz Gazete Manşetleri için burayı tıklayın

22 Şubat 2010 Pazartesi

SEN AĞLAMA



Yıllar önceydi yanılmıyorsam 1995-1996 sezonu Souness'ın Teknik Direktör olduğu dönem. Soeness'ın getirdiği libero Venison ıslıklanmıştı Ali Sami Yen Stadında. Toplu halde başka bir futbolcunun ıslıklandığını hatırlayamadım Galatasaray tribünlerinde. Geçen yıl bir grup Hasan'ı yuhlamıştı ama belirttiğim gibi stadın geneline mal edilecek bir tepki değildi.



Dün gece hepimizi çok üzen bir olay yaşandı ! Guiza'yı ağlattılar.



Oysa biz ona sevgimizi belirtmek için ''Stay With Us Guiza'' pankartları hazırlamıştık. Büyük Fenerbahçe taraftarına yakışmadı. Ne olursa olsun mücadele eden bir oyuncu vardı sahada. Performansını beğenmediğiniz her oyuncuya bu şekilde davranırsanız bunun sonu gelmez. Gerçi Alex'in 2 sene önce ıslıklandığını da gördü bu gözler. Takım kaptanının dövüldüğünü de.

Dün Samandıra Tesislerini bir grup taraftar basmış ''En büyük Taraftar Futbolcular Sahtekar'' bandını tozlu raflardan çıkarmışlar. Darbe mi oldu bu ülkede neden 20 sene öncesine döndük?

Aslında 2008 yılında da bu görüntüler vardı. Fenerbahçe'de periyodik olarak bu görüntüler yaşanıyor. Ligin marka değerini yükseltmek için Premier Leauge'ten oyuncu getiriyoruz ama taraftar problemini de Galatasaray çözemez.

İşin esprisi bir yana gerçekten üzüldüm. Rıdvan ise hala Marco-Appiah-Tuncay anlatıyordu NTV ekranlarında. Ben de kitap okumak üzere televizyonu kapattım. Bu filmi defalarca izlemiştik değil mi?

ARDA TURAN'IN GOL SEVİNCİ




ÇOK ÖZLEDİK

21 Şubat 2010 Pazar

Beşiktaş - Galatasaray Tartışmalı Pozisyonlar

Top çizgiyi geçti mi tartışmasının yaşandığı pozisyondan önce ofsayt var.


Top çizgiyi geçti mi anlaşılmıyor.


İ.Toraman, M.Topal'ı ceza sahasında yere indiriyor. Hakeme dikkat! Pozisyona bakıyor ama görmezlikten geliyor. Bize böyle hakemler lazım.

19 Şubat 2010 Cuma

NOSTALJİ : 1992 - 1993 SEZONU GALATASARAY




Blogumuza ''nostalji'' adlı yeni bir bölüm ekledik. Eski fotoğraflara göz atacağız. Arşivi olan arkadaşlardan destek bekliyoruz.

İşte ilk foto ;

Ayaktakiler : Yusuf, Suat, Arif, Hakan, Bülent
Oturanlar: Gütshow, Mert

18 Şubat 2010 Perşembe

ATLETICO MADRID - GALATASARAY MAÇ YAZISI



Rijkaard taktiksel olarak değişiklik yaparken oyuncu seçimlerinde farklılık yaratmadı. Galatasaray maça son lig maçlarında çıktığı onbir ile başladı. Solda Hakan Balta sağda Uğur stoperde Servet ve Neill, orta saha M.Topal, M.Sarp, Elano ön tarafta ise solda Caner sağda Keita en uçta Arda onbiri ile başladık. Flores ve Rijkaard’ın daha önce 6 kez karşılaşmıştı. Birbirini tanıyan iki hoca da beklendiği gibi maça çıkarken önlemlerini almıştı. Her ikisi de rakibini oldukça ciddiye almış.

Flores, Galatasaray’ın kanat organizasyonlarına engel olmak için beklerini hiç ileriye çıkarmadı. Bu da A.Madrid hücumlarını etkiledi. Simao ve Reyes beklerden destek alamayınca Madrid ekibi maç boyu bir tane kanat akını gerçekleştiremedi. A.Madrid analizi yazımızda belirttiğimiz gibi Madrid ekibi topa sahip olan, oyunu karşı alana yıkan bir oyun anlayışına sahip değil. Daha çok rakip ataktayken savunmada kalıp kaptığı toplarla dikine oynayan ve hızlı bir şekilde atağa kalkıp topu Aguero – Forlan ikilisine aktarmaya çalışan bir ekip.

İşte bu noktada da Rijkaard önlemini almış. Lig maçlarında alıştığımız savunmayı önde kuran Galatasaray bu maçta geriye yaslanarak A.Madrid forvetlerinin boş alan bulmasına engel oldu. Boş alan bulamayan A.Madrid her atakta eli boş dönerken Galatasaray oyun kuramadı ve böylece top yine A.Madrid’li oyuncularda kaldı. Maçın önemli bir bölümünde baskı yedik. Oyun kuramadık, pas trafiğini sağlayamadık. Topu ilerde tutabilen bir tek Keita vardı. Ona da yeterince destek veremedik.



Maç içindeki pozisyonlara bakarsak A.Madrid’in Aguero ile birkaç pozisyonu var, Simao’nun direkten dönen bir şutu, Jurado’nun maçın sonlarında kaçırdığı bir pozisyon. Galatasaray’ın ise Mustafa Sarp ile maçın başlarında çok müsait bir pozisyonu vardı, Servet’in kafa vuruşunu kaleci mükemmel çıkardı, Elano’nun ortasında Keita topu dışarı çıkaracağına içeri itse ilk yarının sonlarında 1-1’i yakalayabilirdik, ikinci yarı Keita 4 kişiyi arkasına alıp 30 metre top sürdükten sonra harika bir şut çıkardı kaleci 4 hamlede topa sahip oldu, Mustafa Sarp yine buz gibi bir gol kaçırdı ve en sonunda 77. dakikada Keita ile beraberlik golünü attık.

Maçın özetini çıkardık. Evet Galatasaray kötü oynadı, oyun kuramadı, pas yapamadı ama pozisyonlara bakılınca iki ekibin girdiği pozisyon sayısı eşit. Bu kadar kötü oynayan Galatasaray 4 tane net gol pozisyonuna giriyorsa Vicente Calderon’da hakkını da vermek lazım. Leo Franco 35 maç sonunda ilk kez birden fazla kurtarış yaptı demek ki yapabiliyormuş. Keita eski gücünden uzak olsa da tek başına Madrid savunmasını dağıttı eğer o olmasaydı belki de kaleye atılmış bir şutumuz bile olmayacaktı. Giovanni sefilleri oynamaya devam ediyor ona biraz daha şans vermek lazım. M.Sarp yine alışageldiğimiz gibi pozisyona giriyor ama atamıyor. Caner üst üste iki kez saçmalayınca Rijkaard dayanamadı ve 35. dakikada oyundan aldı. Arda çok çalıştı Keita ile birlikte rakip savunmayı zorladı. Neill için her maç ayrı bir yazı yazmak istiyorum. Avustralyalı her maç mükemmel oynuyor Galatasaray efsaneleri arasına gireceği günler yakındır. Rijkaard istediğini aldı. Rakibi oynatmadı, boş alan bırakmadı ve Keita ile attığımız golle İstanbul’a avantajlı dönüyoruz. Flores 1-0 a razıydı şimdi planları bozuldu. İstanbul’da gol bulmaları gerekiyor. İkinci maç da zor olacak maç öncesi yazımda karamsar olan arkadaşlara seslenmiş buna gerek olmadığını söylemiştim. Yine haklı çıktım :)

UNUTULMAZ GAZETE MANŞETLERİ



Unutulmaz gazete manşetleri serisine yeni başladık. Bu konu ile ilgili çok sayıda yazı var aynı manşetleri koymamaya özen göstereceğiz.

17 Şubat 2010 Çarşamba

20 YILDA NE DEĞİŞTİ?



Milli Takımın yeni teknik direktörü Hiddnik 1990-1991 sezonunda Fenerbahçe’de çalışmıştı. 20 sene öncesine gidelim.

Ümit Milli Takım Teknik Direktörü : Fatih Terim



Galatasaray Teknik Direktörü : Mustafa Denizli



Beşiktaş Teknik Direktörü : Gordon Milne



Mustafa Denizli’nin yerine göreve gelen Feldkamp 1999 yılında Beşiktaş, 2008-2009 sezonunda ise tekrar Galatasaray’da görev yaptı.

Gordon Milne yıllar sonra tekrar Türkiye’ye döndü ve Trabzonspor’da çalıştı.

Mustafa Denizli Milli Takım, Fenerbahçe ve şimdi de Beşiktaş’ta görev yapıyor.



Fatih Terim Milli Takım, Galatasaray, Fiorentina, A.C. Milan, tekrar Galatasaray ve tekrar Milli Takımda görev yaptı. Yerine Guus Hiddink getirildi.

20 yıldır aynı isimler…

Guus Hiddink: Flying Dutchman



Kariyeri

1984-1987 PSV Eindhoven (Assistant Manger)
1984-1987 PSV Eindhoven (Manager)
1990-1991 Fenerbahçe
1991-1994 Valencia
1995-1998 Hollanda Milli Takımı
1998-1999 Real Madrid
2000 Real Betis
2000-2002 Kore Cumhuriyeti
2002-2006 PSV Eindhoven
2005-2006 Avustralya Milli Takımı
2006-2010 Rusya Milli Takımı

Kulüp Başarıları

PSV Eindhoven ile 1988 yılında Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupasını kazandı. 1995 yılında Şampiyonlar Liginde yarı final oynadı. 1986–87, 1987–88, 1988–89, 2002–03, 2004–05, 2005–06 sezonlarında toplam 6 lig şampiyonluğu ile 4 kupa şampiyonluğu elde eden deneyimli hoca Real Madrid ile 1998 yılında Kıtalararası Kupa, Chelsea ile geçen yıl FA Cup’ı kazandı.



Milli Takım Başarıları

Milli Takımlar kariyeri ise müthiş.1998 Dünya Kupasında Hollanda ile yarı final oynayan Hiddink 2002 Dünya Kupasında da Güney Kore ile yarı final sevinci yaşadı. 32 yıl aradan sonra Avustralya’yı 2006 Dünya Kupasına götüren hoca talihsiz bir şekilde 2.turda elendi (bak. Dünya Kupası Anıları 1). Euro 2008’de ise bu kez Rusya’nın başındaydı. 1988 yılındaki turnuvadan bu yana hiçbir başarısı olmayan Rusya’yı yarı finale kadar taşıdı.



Hiddink ve Biz

Sanılanın aksine Fenerbahçe’den 5. hafta sonunda kovulmadı. 22 maçta 9 galibiyet, 7 beraberlik, 6 mağlubiyeti vardı Fenerbahçe'nin. Lider Beşiktaş'ın da 18 puan gerisindeydi. 1987-1988 sezonunda Şampiyon Kulüpler Kupasında ilk turda PSV ile Galatasaray eşleşmiş ve turu geçen PSV o yıl kupayı kazanmıştı. 2002 Dünya Kupasında üçüncülük maçını Şenol Güneş yönetimindeki Milli Takımımız ile Hiddink'in G.Kore'si oynamış biz kazanmıştık. Avustralya Milli Takımının teknik direktörü iken yardımcısı Neeskens, öğrencileri Lucas Neill ve Kewell’dı. 1998 Dünya Kupası turnuvasında ise yardımcısı Frank Rijkaard.



SON DAKİKA



Hiddink ile ilgili şimdilik bu kadar. Resmi imzayı attıktan sonra daha detaylı bir yazı hazırlayacağım.
Related Posts with Thumbnails