31 Ocak 2010 Pazar

Denizlispor-Galatasaray TSL 19.Hafta : Zor Galibiyet



Galatasaray maça 4-4-2 dizilişi ile başladı. Kalede Leo Franco, savunmada Caner-Neill-Servet-Uğur, orta sahada solda Arda, ortada M.Sarp-Elano sağda Barış forvette Jo hemen arkasında Emre Çolak. Galatasaray 19. dakikada Arda ile golü bulmasına rağmen golden sonra baskı yedi. Bu sezon hiç galibiyet alamamış Denizlispor golü yedikten sonra tehlikeli ataklar geliştirdi. İlk yarının son dakikasında Jo kaleci ile karşı karşıya golü atsaydı maç farklı olabilirdi.

İkinci yarının başında yine Denizlispor atakları görüldü. Artık gol geliyorum diyordu ve 54. dakikada Denizlispor beraberliği sağladı. Golden sonra toparlanan Galatasaray Jo ile karşılık verdi. Galatasaray’da yeni transferlerin ilk maçta gol atma geleneği bozulmamıştı Giovani de ilk 11 çıktığı ilk maçta golle tanışacaktır. Maçın kalan bölümü ise sıkıntılı geçti Denizlispor golü bulabilirdi ama 3 puan sarı-kırmızılı takımın oldu.



Leo maç boyu iyi bir görüntü vermedi özellikle son dakikada yaptığı hata ile taraftardan büyük tepki aldı. Neill oldukça iyiydi. Caner her zamanki gibi çok çalıştı hem savunmada hem hücumda iyi işler çıkardı. Elano her zamanki gibi ikinci yarıda yerini Ayhan’a bıraktı. Arda’nın yüzü gülüyordu. M.Sarp aynı çizgide oynamaya devam ediyor. Barış istekliydi iyi oynadı güzel de bir asist yaptı. Giovani ile ilgili yorum yapmak için henüz erken. Emre Çolak ile ilgili bir yazı yazmıştım, düşündüklerimin ne kadar doğru olduğunu gösteriyor kendisi. Jo çok faydalı olacak sezonu 10 golle kapatır diyorum.

28 Ocak 2010 Perşembe

BÖYLE AYRILIK OLMAZ : NONDA 20



Shabani Nonda deyince ilk akla gelen 2008 yılında Ali Sami Yen’de oynanan Fenerbahçe maçıdır. Nonda’nın attığı golle maçı kazanan Galatasaray sezonu şampiyon olarak tamamlamıştı. Çıldırın tezahüratı ile kutlamalar yapılırken Nonda ilk sezonunda şampiyonluk sevinci yaşıyordu. O sezon teknik direktörü 6 hafta kala istifa etmiş ve yeniçeriler komutasında yerli ve genç oyuncular ağırlıklı bir takımdı Galatasaray.

Nonda ilk yılında sakatlıklar ve takıma geç katılması nedeniyle fazla forma şansı bulamadı ama yine de 11 gol atmıştı. İkinci sezonunda ise iyi başladığı sezonu sakatlıklar ile boğuşarak geçirdi. Bu sezon ise hep Baros’un yedeği olarak kulübede başladı. Rotasyon için Baros’un alternatifi olan Nonda yarım sezonda 16 gol atmasına karşın pozisyonlarda ağır kalması nedeniyle sisteme uygun bir oyuncu olmadığı eleştirisi ile karşı karşıyaydı. Eleştiriler haklıydı. Kongolu golcü Baros’un hücumda yarattığı derinliği sağlayamıyordu.



Baros ve Kewell’ın sakatlanmasından sonra Jo transferi yapıldı. Jo, Avrupa Kupalarında oynayamayacağı için Giovani dos Santos transfer edilirken bir oyuncunun daha sözleşmesi feshedilecekti. Aslında yerli oyuncu piyasası bu kadar yüksek olmasa veya yabancı sınırlaması 6+2+1 olsaydı veya Jo Avrupa Kupası maçlarında oynayabilseydi Nonda ile yollar ayrılmazdı. Fazla söyleyecek bir şey yok aslında, bazen yönetimler böyle kararlar almak zorunda kalabiliyor. Bu kararın ne kadar istenmeden alındığı resmi sitedeki açıklama ve giriş sayfasındaki özel teşekkürden belli olmuyor mu?



Attığı gollerden sonraki gülümsemesi, Fenerbahçe’ye attığı gol, yedek kaldığı halde yarım sezona 16 gol sığdırması ve Avrupa Kupalarında en çok gol atan yabancı futbolcu unvanını taşıması ile hatırlanacak Shabani Nonda.

Peki herkesin unuttuğu bir konu var. Üçüncü köprü nasıl yapılacak ?

27 Ocak 2010 Çarşamba

KESİŞEN YOLLAR 2

İlk yazım ile ilgili olumlu eleştiriler aldım. Birkaç forum ve blogta referans verilmek suretiyle yazımın yayınlandığını gördüm. Hatta bir blogta sadece başlığın değiştirilip yazı ve fotoğraflar aynen çalınarak yayınlanmış. Dos Santos transferinden sonra güncelleme yapmak gerekti.



Galatasaray 3 yıl içinde yaptığı transferler ile futbol takımını tamamen yeniledi. Yeni bir takım oluşturmak oldukça zordur. İstenilen uyum sağlanamazsa hayal kırıklığı ile sonuçlanabilir. Örneğin geçen sezon Lincoln’un takım içinde yaşadığı yalnızlık ve kişisel problemleri sonucu takım içinde bölünme yaşanmış ve Galatasaray sezonu 5. olarak tamamlamıştı. Bu yıl ise yeni transferler ile ciddi bir planlama göze çarpıyor. Aşağıdaki listeye bir göz atalım.



Giovani dos Santos & Frank Rijkaard : 2007-2008, Barcelona
Harry Kewell & Milan Baros : 2003-2005, Liverpool
Harry Kewell & Lucas Neill & Neeskens : Avustralya Milli Takımı
Kader Keita & Milan Baros : 2007-2008, Lyon
Elano Blumer & Jo : Brezilya Milli Takımı
Elano Blumer & Jo : 2008-2009, Manchester City
Nonda & Lucas Neill : 2006-2007, Blackburn Rovers
Lucas Neill & Jo : 2009-2010, Everton
Arda Turan & Caner Erkin & Hakan Balta : 2005-2006, Manisaspor
Hakan Balta & Caner Erkin : 2004-2007, Manisaspor
Caner Erkin & Ufuk Ceylan & Hakan Balta : 2006-2007,Manisaspor
Caner Erkin & Jo : 2007-2008,CSKA
Mehmet Topal & Gökhan Zan : 2002-2003, Ç.Dardanelspor



Eski dostlar yeniden bir araya gelmiş. İşte model alınacak bir proje.

DÜNYA KUPASI ANILARI 6


2002 Dünya Kupası
Tarih : 31 Mayıs 2002
Fransa – Senegal Turnuva Açılış Maçı

Son turnuvanın şampiyonu Fransa, 2000 yılında da Avrupa Şampiyonu olmuştu. Bu turnuvanın da favorileri arasındaydı. Artık bir ritüel haline gelen açılış maçlarında son şampiyon ile bir Afrika ülkesi takımının mücadelesinde Fransa karşısında Senegal vardı. Maç sonucu ve golü atan futbolcu kimdir?

Maç notu : Maça çıkan ilk onbirlerden Senegal’de Fransa’da oynayan 11 oyuncu, Fransa’da ise 1 oyuncu vardı. Sonuçta Fransa’da oynayanı fazla olan kazandı.

Giovani Dos Santos Ramirez Galatasaray'da



Transfer Hikayesi

Geçen Cuma günü bir telefon aldım. Dos Santos transferinin bittiğini öğrenmiş oldum. Buradan sizlerle paylaşmak isterdim ama JO transferini burada duyurduğumda bazı olumsuz tepkiler aldım. Resmi açıklama geciktikçe ‘Ne oldu, hala transfer açıklanmadı yoksa atıyor musun?’ şeklinde mesajlar aldım. Bu durum beni oldukça üzdü. Neyse ki akşam saatlerinde resmi sitede açıklama yapılınca rahatladım. Bu kez de aynı süreci yaşamamak için transfer açıklaması yapmadım.

JO İngiltere’den Murat Yalçındağ ile gelmişti. Blogumda transferi duyururken sizlere Haldun Üstünel’in İngiltere’de kalacağını Murat Yalçındağ ile JO’nun beraber döneceğini duyurmuştum. Haldun Üstünel İngiltere’den dönmedi çünkü sırada bir transfer daha vardı. Transfer sürecinin bu kadar uzamasının nedeni ise oyuncunun satışı için opsiyon şartlarının belirlenmesi, yabancı sınırlaması, sözleşmesi feshedilecek oyuncunun seçimiydi.

Giovanni Dos Santos Kimdir?

Giovani dos Santos Ramírez, 11 Mayıs 1989’da Meksika'nın Monterrey şehrinde doğdu. Henüz 13 yaşındayken FC Barcelona Futbol Akademisi La Masia’ya katılan Giovani, 2002 ila 2006 yılları arasında altyapı kategorilerinde gösterdiği başarılarla dikkatleri üzerine çekmeyi başardı.



2005 senesinde Peru’da düzenlenen FIFA U17 Dünya Şampiyonası’nı zirvede tamamlayan Meksika’nın yıldızı olarak ön plana çıkan genç futbolcu, organizasyon boyunca gösterdiği büyük başarıdan dolayı, Brezilyalı Anderson’un ardından turnuvanın en iyi ikinci oyuncusu seçildi ve ‘’Adidas Silver Ball’’ ödülüne layık görüldü. 2007 yılında bu defa FIFA U20 Dünya Kupası’nda Çeyrek Final’e yükselen Meksika’nın en önemli oyuncusuydu. Giovani, attığı üç golün yanı sıra, sergilediği performansla turnuva sonunda ‘’Bronze Ball’’ ödülünün de sahibi oldu.

Kanada’daki şampiyonanın hemen öncesinde Barcelona’nın hazırlık kampı kadrosuna katılan oyuncu, U20 Dünya Şampiyonası sonrası A Takım bünyesinde forma giymeye devam etti. Dönemin Barcelona Teknik Direktörü Frank Rijkaard tarafından, 2 Eylül 2007 günü oynanan Athletic Bilbao karşılaşmasında Thierry Henry’nin yerine maça dâhil olan Giovani dos Santos, 18 yaşında La Liga kariyerine başladı. 2007-08 sezonunun son haftasında Murcia’ya karşı hat-trick yapan genç Meksikalı, bir sonraki sezon için İngiltere’nin Tottenham Hotspur takımına transfer oldu.



2008-09 sezonunun ikinci yarısında Championship ekiplerinden Ipswich Town’a kiralandı. Buradaki başarısının ardından Tottenham Hotspur’a geri dönse de, beklediği süreleri bulamadı.

Kısa kariyerine önemli başarılar sığdıran, 18 yaşında taşımaya başladığı Meksika Milli Takım formasıyla çıktığı 22 maçta 5 gol atarken; 2009 yılında CONCACAF Gold Cup’ta şampiyonluğa ulaşan kadroda da yer aldı. Turnuvanın Final maçında ABD’yi 5-0 mağlup eden Meksika’nın gollerinden birinin altına imzasını atan 1.74 metre boyundaki yıldız oyuncu, hücum bölgesinin her alanında görev yapıyor.

Olağanüstü hızı ve tekniği ile dikkat çeken Giovani dos Santos Ramírez, artık Galatasaray’ın başarısı için mücadele edecek.

Değerlendirme

JO’nun Avrupa Kupalarında oynayamayacak olması, Kewell’ın beklenmeyen sakatlığı, Baros’un iyileşme süresinin uzaması, Nonda’nın formsuzluğu yeni bir transferi zorunlu kılmıştı. Bir de transfer üstadı Haldun Üstünel faktörü vardı. Atatürk Havalimanı’na bir dünya starı daha getirmek ona farz olmuştu.

Dos Santos’un en önemli özelliği Barcelona altyapısında yetişmiş olması ve Rijkaard ile birlikte çalışmış olmasıdır. Takıma hemen uyum sağlayacaktır. Anlaşılan Kewell’ın oynadığı pozisyonda yani 4-3-3 ün ön tarafında sol tarafta oynayacak. Forvet olarak da oynayabileceği söyleniyor ama sert savunmaların arasında bu ufak tefek adamın ne yapacağını doğrusu çok merak ediyorum. Barcelona orjinli bir oyuncuyu transfer eden Galatasaray çok başarılı bir iş yaptı. Rijkaard’ın özel isteği ile alınmış olması herkesin içini rahatlatıyor.

Bir dünya yıldızı daha yarın İstanbul’da olacak.

Tebrikler Adnan Polat ve yönetim kurulu.

KEWELL FROM GALATASARAY



Kewell ile sözleşme yenilensin diye forumlarda başlık açan, her gün hala niye sözleşme yenilenmedi diye yönetime sitem eden Galatasaray taraftarı önce Kewell’ın sakatlığı ile sarsıldı şimdi de Kewell’ın sözleşmesinin feshedileceği haberleri yayılmaya başlayınca proaktif olmaya karar verdi. Diğer futbolculara yapılanlara bakalım;

Linderoth’a 2,5 yıl tahammül edildi ki bu oyuncu için 3,5 Milyon Euro bonservis ödendi oynadığı maç sayısı 15.

Lincoln takımı sabote etti, 5 Milyon Euro bonservis ödendi kendisi de küçük bir servet kazandı.

Hasan Şaş yıllarca bu takıma birşey vermeden oynadı. Ses çıkarılmadı.

Ümit Karan bütün disiplinsizliğine rağmen 7 sezon kadroda tutuldu.



Bütün bu örnekler varken eğer Kewell sakatlandığı için yönetim sözleşmesini feshederse müthiş tepki alacaktır. Bir de yaşananlar var;

Fenerbahçe’ye kaybedilen maçtan sonra yalnızca Harry Kewell tribünlere çağrılmıştı,

90+2 de Bülent onu oyuna alırken ne kadar tepkisizdi, gerçek bir profesyonel olduğunu her zaman gösterdi. Bazı eskiler gibi hocasına gider yapmadı.

Geçen yıl bir maçta Kewell oyundan çıkarken tabelada Mehmet Güven ismini gören birçok kişi stadı terk edip maçın kalanını izlememişti.

Bugün 1986 : Prekazi, 2000 : Hagi, 2010 : Kewell isimli bir başlık gördüm. Giriş yazısını buraya taşımak istedim; ‘Çok birşey yazmaya gerek yok... isterse Ronaldinho'lardan birini getirsin Haldun Üstünel ama Kewell'dan mahrum olmaya benim gönlüm razı olmuyor... Ben 80 li yıllarda Prekazi'yi seyrettim.. Sonra Hagi'yi seyrettim sarı-kırmızı altında... şimdilerde de Kewell'la seviyorum Galatasaray'ı seyretmeyi... Gönderilmesini, sakatlığından dolayı sözleşmesinin fesih edilmesini istemiyorum... Kewell'ın bu forma altında bir kupa kaldırmasını, mümkün ise kaptanlık pazubandı takmasını istiyorum...’ Yücel Başaran

O Harry Kewell. Kewell from Galatasaray.

25 Ocak 2010 Pazartesi

DÜNYA KUPASI ANILARI 5



İtalya’90 Dünya Kupası
Stad : Guiseppe Meazza
Turnuvanın Açılış Maçı : Arjantin – Kamerun

Bir önceki turnuvanın şampiyonu Arjantin, Kamerun karşısında beklenmedik bir sonuç aldı. Genellikle açılış maçları süpriz skorlara sahne olmuştur. Arjantin Teknik Direktörü Carlos Bilardo sonuç üzerine "hiç şüphesiz kariyerimin an ağır yenilgisi" yorumunu yapıyordu.

Maç skoru ve golü atan oyuncu kimdir?

24 Ocak 2010 Pazar

Galatasaray - Gaziantepspor TSL Maçı 24.01.2010


Penaltı atışını kullanmak isteyen Elano’ya izin vermeyen Kaptan Arda Turan topu Nonda’ya verdi. Nonda penaltı atışı için hazırlanırken Elano arkasını dönüp gitmişti. Brezilya Milli Takımında duran topları kullanan Elano arkasını dönüp gitti ya artık maçın tadı kalmamıştı.

Maç yazısı yazmayacağım. Çok canım sıkıldı. Bu olay 2000-2001 sezonunda yaşananları hatırlattı. Hatta geçen yıl da benzeri bir durum vardı. Elano bu gidişle Jardel-Felipe-Lincoln çizgisini devam ettirecek. Acil müdahale gerekiyor. Tribünlerdeki huzursuzluk giderek artarken olası bir kötü sonuçta Ali Sami Yen’de birilerinin yuhlandığını görebiliriz.

VERECEKSİN BERKANT'A 10 NURAMALI FORMAYI



1980 doğumlu gurbetçi oyuncuyu ilk kez bir Ümit Milli takım maçında izlemiştik. İstanbul’daki maçta 2 gol atmış ve gazeteler ertesi gün ‘Berkant piyasa yaptı’ başlığı atmıştı. Dört büyüklerin Ümit Milli takıma seçilen gurbetçi peşinde koşması bir ritüel haline gelmiştir. O dönemde Fenerbahçe ve Galatasaray oyuncuyla ilgilenmiş sonunda Berkant Galatasaray’a transfer olmuştu.

Aslında CV si hayli güçlüydü. Bayern Münih altyapısında yetişti. 16 yaşında iken A Takıma çağrıldı. 17 yaşında ilk kez Bundesliga’da Bayern Münih formasıyla sahaya çıktı. 1998-1999 sezonunda Şampiyonlar Ligi maçında Manchester United karşısında 30 dakika forma şansı buldu. Daha sonra , Borussia Mönchengladbach ve Arminia Biefeld takımlarında kiralık olarak oynadı. 2000-2001 sezonunda Bayern Münih’e geri döndü ama forma şansı bulamadı.

2001 yılı Haziran ayında Galatasaray’a imza attı. 7 numaralı formayı giydi. Okan Buruk, İnter’e transfer olunca 7 numaranın yeni sahibi Berkant Göktan olmuştu.
3 yıl boyunca ‘genç oyuncu, pişince çok iyi olacak, Lucescu şans vermiyor yoksa çok yetenekli, Fatih Terim geldi bu sene patlama yapar’ şeklinde bir düşünce yapısıyla kendisine sabredildi. 2003 yılındaki Juventus ile oynanan Şampiyonlar Ligi maçını saymazsak kayda değer bir performansını da göremedik. Kendisi sezon öncesi kampların flaş ismi olmayı başarmasına rağmen bir türlü ilk 11 oyuncusu olamamıştı.



2004-2005 sezonunda Beşiktaş ile sözleşme imzaladı. O dönemlerde Beşiktaş’ın, Fenerbahçe ve Galatasaray’dan en az 5 oyuncu transfer etme zorunluluğu vardı. Bu kontenjandan yararlanan Berkant’ın ilk açıklaması ‘herkes gerçek Berkant’ı görecek’ olmuştu. Ama Del Bosque nin gidecekler listesinde ilk sırada kendi adı yazıyordu.
Beşiktaş’ta da tutunamayan Berkant 2005-2006 sezonu için Kaiserslautern ile anlaştı. Bu takımda 7 maç oynama şansı bulan oyuncu 1860 München’e yani ikinci lige doğru yelken açıyordu.



Ve bir gün Berkant’ın idrar testinde kokain bulunduğunun tespit edildiği haberi geldi. Sözleşmesi feshedildi. Olaydan sonra 1860 München kulübünün yöneticisi Stefan Reuter, bu şekilde bir önlem almaya mecbur kaldıklarını belirterek, “Bizim için artık oyuncu olarak değil, insan olarak Berkant Göktan'ın durumu önemli. Bundan dolayı ve kişisel öneminden dolayı kulübün bu konuda başka bir açıklama yapmamasını anlayışla karşılamanızı istiyoruz. Berkant Göktan'ın hayatını yeniden yola koymasını diliyoruz ve umuyoruz” dedi. Aslında 2.ligde fena değildi durumu. 26 maçta 16 gol atarak iyi bir performans sergilemişti.

Dün ise ajanslara 29 yaşındaki futbolcunun Tayland ekiplerinden Muangthong United'la anlaştığı haberi düştü. Bu hikayeyi bütün genç futbolculara anlatmak gerekiyor. Berkant’ın Bayern Münih takımının altyapısında başlayan kariyeri bugünlerde Tayland 1. Liginde devam ediyor.

2001 yılında ne demişti Hıncal Uluç; ‘’Lucescu bu yeteneğin farkında değil. Emre’nin sağ ayaklısı hatta ondan daha iyi. Vereceksin Berkant’a 10 numaralı formayı o zaman formanın verdiği sorumlulukla bak nasıl oynuyor.’’

23 Ocak 2010 Cumartesi

MİLANO DERBİSİ



Milan 1899 yılında kuruldu. 1908 yılında Milan kulübünden ayrılan bir grubun İnter’i kurmasıyla ezeli rekabet başladı. 1906 ve 1907 yıllarında Milan şampiyon oldu. 1907-1951 yılları arası 44 yıl boyunca Milan bir kez bile ne şampiyon olabildi ne de İtalya kupasını kazanabildi. Bu dönemde ise İnter 5 lig 1 de kupa şampiyonluğu yaşadı.

1989 yılı itibari ile şampiyonluk sayıları İnter : 13 Milan : 11 şeklindeydi.

Bizim kuşak genel olarak Milan taraftarıdır. Gullit-Rijkaard-Van Basten-Maldini-Baresi-Ancelotti-Costacurta-Tassotti-Donadoni’li kadroyu ezbere sayabiliriz. O efsane kadronun başarıları ile aradaki fark kapanmıştı. 1989-2005 yılları arasında Milan 6 kez şampiyon olurken İnter şampiyonluğa hasret kalmıştı.

2005 yılı itibari ile şampiyonluk sayıları İnter : 13 Milan : 17 olmuştu.



İtalya’da ortaya çıkan şike skandalları sonucunda 2005-2006 sezonunu ikinci tamamlamasına rağmen diğer takımların puanı silinmesi ile şampiyonluk İnter’e verildi. Diğer takımlara küme düşürme, puan cezası verilmesi ile bu futbolcuları bünyesine katan İnter üst üste 4 kez şampiyon olarak 2008-2009 sezonunda 17. şampiyonluğunu kutladı.

2010 yılı itibari ile şampiyonluk sayıları İnter : 17 Milan : 17 oldu.



İnter’de Khrin, Chivu, Stankoviç, Muntari, Motta sakat Eto’o ise Afrika Kupasında. Milan’da Flamini, Seedorf', Pato, Oddo, Onyewu, Adiyah, Zambrotta sakat Nesta’nın durumu ise belirsiz.

Beklenen 11’ler:

İnter : Julio Cesar - Maicon, Lucio, Samuel, Santon - Zanetti, Cambiasso - Balotelli, Sneijder, Pandev – Milito

Milan : Dida - Abate, Kaladze, Thiago Silva, Antonini - Gattuso, Pirlo, Ambrosini - Beckham, Borriello, Ronaldinho

Bu sezon San Siro’da oynanan maçı İnter 4-0 gibi farklı bir skorla kazanmıştı. Bakalım Milan rövanşı alabilecek mi?

Bizim kuşak duygusal olduğu için hala Milan’ın kazanabileceğini düşünenlerin olduğunu görüyorum ama sabaha kadar oynasalar İnter kazanır.

DÜNYA KUPASI ANILARI 4



1998 Dünya Kupası
Tarih : 4 Temmuz 1998
Hollanda – Arjantin Çeyrek Final Maçı


İngiltere’yi eleyen Arjantin ile Yugoslavya’yı eleyen Hollanda arasındaki maç Marsilya’da oynandı. İlk golü 17. dakikada portakallar adına Kluivert kaydetti. 5 dakika sonra Arjantin Lopez ile cevap verdi. Maç Arjantin’in kontrolünde geçerken Arjantin’in 10 numarası Hollanda kalecisi Van Der Sar’a kafa atınca hakem kırmızı kartını göstermekte tereddüt etmedi. Ve herkes maç uzatmaya gidecek diye düşünürken son dakikada Bergkamp hiç de iyi oynamadığı maçta jeneriklik bir gol atarak portakalları yarı finale taşıdı. Hollanda 1978’in rövanşını almıştı.



1) Bu maçta Hollanda’nın teknik direktörlüğünü yapan yolu Türkiye’den geçmiş ünlü hoca kimdi?

2) Arjantin’in elenmesine neden olan ve kısa süre de olsa ülkemizde top koşturmuş 10 numara kimdi?

YOLCU YOLUNDA GEREK



Sevmek eskidenmiş güzelim
Sanki yıllar öncesinde kalan
Aşkımız bir masalmış bir tanem
Düş yerine gerçekmiş yaşanan
Yarınlar bizim için geç artık
Çok geç artık sana dönmek

Hani giderken bana demiştin ya sen
Yolcu yolunda gerek

demiş Nilüfer yıllar evvel. Linderoth ile tatsız bir şekilde ayrılmamız bize eskilerden kalan bu şarkıyı yeniden hatırlattı.

2007-2008 sezonunda büyük beklentilerle transfer edilen İsveçliyi sevmiştik. 2,5 yıl bekledik dile kolay. Diğer takımlar sakatlandığı için oyuncularını kapı dışarı ediyor bu zamanlarda. Ama Galatasaray’a geldiği günden bu yana hiçbir faydası olmamasına karşın İsveçliyi bağrına bastı bu taraftar. Ama beklenen Linderoth bir türlü ortaya çıkmadı.



Milan Baros da sakatlanınca kulüp transfer yapmak zorunda kaldı. Sonuçta her zaman şampiyonluğu hedefleyen bir takım sakatlar ordusu ile yola devam edemezdi. 2,5 yıllık sabır ki ne sabır sonucunda fedakarlık sırası karşı taraftaydı. Ayrılık vakti geldiğinde ise karşımızda müthiş bir profesyonel bulduk. Kulüp transfer yapmak için sözleşmesini tek taraflı feshetti bu soğuk ülkenin soğuk adamının. Şarkının devamında Nilüfer’in söylediği gibi ‘sevgi bizim için yok artık, yok artık bir daha sevmek’.

22 Ocak 2010 Cuma

YERLİ FUTBOLCULARIN SOSYAL DUYARLILIĞI



Uzun zamandır bu konuda yazmayı düşünüyordum bu maç vesile oldu. Son dönemde eski futbolcuların spor yazarı olmasıyla tırmanan futboldaki ırkçı yaklaşım son derece tehlikeli bir hal almaktadır. Bazı eski futbolcu-yeni yorumcular Baros’un ameliyatı ile ilgili ‘yerli bir futbolcu olsaydı ameliyat olmaz fedakârlık yaparak sakat sakat oynardı’ şeklinde rasyonel olmayan söylemlerde bulundular. Aynı kesim sürekli büyük takımların yabancı oyuncularını acımasızca eleştirerek prim yapmaya çalışırken görülmektedir.

Yerli oyuncu – Yabancı oyuncu diye bir ayrım yoktur. İyi oyuncu – Kötü oyuncu vardır. Eğer oyuncu karakterli ise Brezilyalı,Afrikalı veya Avrupalı olması fark eder mi? Hagi ile Sergen’in profesyonelliği karşılaştırılır mı? Ya Tanju'ya ne demeli? Hooijdonk, Taffarel, Zago, Şota, Marco ve daha adını sayamadığım oyuncuların hepsi son derece profesyonel ve örnek alınacak ‘yabancı’ oyunculardı. Sergen ve Tanju gibi iş ahlakı olmayan futbolcu olsun ama bizden olsun mantığının karşısında olmalıyız.



Sahi bu yerli oyuncular her fırsatta Vatan-Millet-Sakarya edebiyatı yaparlar, milli maçtan sonra mikrofonlara ‘bu galibiyeti şehit ailelerine armağan ediyoruz’ derler ama aşağıdaki haberde geçen bir organizasyon içinde bulunmazlar.

Haiti’deki Depremzedeler İçin Yardım Maçı

Haiti'deki depremzedeler için, aralarında futbol yıldızları Kaka ve Zinedine Zidane'ın da bulunduğu birçok futbolcu Pazartesi günü Lizbon'da dostluk maçı yapacak.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programından (UNDP) yapılan açıklamada, dünyadaki yoksullukla mücadele için her yıl oynanan yardım maçının, bu yıl Haiti için oynanacağı belirtildi. Açıklamada, depremin ertesi günü, maçı düzenleyenler ve oyuncuların, toplanacak paranın Haiti'deki kurtarma çalışmaları ve ülkenin yeniden inşasına gitmesine karar verdikleri kaydedildi.



"Benfica All Star" ve "Ronaldo, Zidane & Friends" takımlarını karşı karşıya getirecek maçı Pierluigi Collina yönetecek. Maça, Portekiz'de oynayan Haitili futbolcular Jean Sony ve Joseph Peterson'ın yanı sıra Pavel Nedved, Michael Laudrup, Fabien Barthez, Edgar Davids, Patrick Kluivert, Luis Figo, Pauleta, Gheorghe Hagi ve Nuno Gomes gibi ünlü futbolcuların katılması bekleniyor.

Gelelim Bize



Yıllar önce Mehmet Özdilek, Fatih Terim’in teknik direktörü olduğu Milan takımıyla yapılan maç ile jübilesini yapmıştı. Maç hasılatı Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfına bağışlanmış ve büyük ilgi görmüştü. Ara sıra bazı futbolcuları lösemili çocukları ziyaret ederken görmekteyiz. Buna değinmeden geçmeyelim. Ama bizim yerli futbolcularımızın kültüründe böyle bir şey yok.



Dünya starı olan Kaka,Zidane,Figo gibi oyuncular bu tür yardım maçlarında tereddüt etmeden oynarken bizim ‘yerli oyuncularımız’ da kişi başına gelir düzeyi çok düşük olan ülkemizde yardım maçları organize etmeliler. Artık birileri ‘biz taraftarımızı çok seviyoruz’ edebiyatını bırakıp bu ülke insanı için elini taşın altına koysun. Bir yardım maçından 2,5 milyon TL hasılat elde edildiğini varsayalım ( Mehmet’in 05.08.2001 tarihindeki jübilesinden 2 milyon TL hasılat elde edilmişti). Bu parayla okul yaptırın, hastane inşa edin, okula gidemeyen çocuklar için çalışan vakıflara bağış yapın. Hani çok milliyetçisiniz ya, maçtan sonra ‘şehitler için oynadık’ diyorsunuz ya, Mehmetçik Vakfı’na bağışlayın maç hasılatını.

Çok mu ağır bir eleştiri oldu?

21 Ocak 2010 Perşembe

KESİŞEN YOLLAR



Galatasaray 3 yıl içinde yaptığı transferler ile futbol takımını tamamen yeniledi. Yeni bir takım oluşturmak oldukça zordur. İstenilen uyum sağlanamazsa hayal kırıklığı ile sonuçlanabilir. Örneğin geçen sezon Lincoln’un takım içinde yaşadığı yalnızlık ve kişisel problemleri sonucu takım içinde bölünme yaşanmış ve Galatasaray sezonu 5. olarak tamamlamıştı. Bu yıl ise yeni transferler ile ciddi bir planlama göze çarpıyor. Aşağıdaki listeye bir göz atalım.



Harry Kewell & Milan Baros : 2003-2005, Liverpool
Harry Kewell & Lucas Neill & Neeskens : Avustralya Milli Takımı
Kader Keita & Milan Baros : 2007-2008, Lyon
Elano Blumer & Jo : Brezilya Milli Takımı
Elano Blumer & Jo : 2008-2009, Manchester City
Nonda & Lucas Neill : 2006-2007, Blackburn Rovers
Lucas Neill & Jo : 2009-2010, Everton
Arda Turan & Caner Erkin & Hakan Balta : 2005-2006, Manisaspor
Hakan Balta & Caner Erkin : 2004-2007, Manisaspor
Caner Erkin & Ufuk Ceylan & Hakan Balta : 2006-2007,Manisaspor
Caner Erkin & Jo : 2007-2008,CSKA



Eski dostlar yeniden bir araya gelmiş. İşte model alınacak bir proje.

Joao Alves De Assis Silva Galatasaray'da



Bugün öğle saatlerinde blogumda açıkladığım transfer gerçekleşti. Galatasaray, İngiltere Premier League takımlarından Manchester City takımı oyuncusu, Brezilyalı Joao Alves De Assis Silva ile sezon sonuna kadar kiralık olarak anlaşmaya vardı.
Joao Alves De Assis Silva'nın bu akşam saat 22.30'da İstanbul Atatürk Havalimanı'na inmesi beklenmektedir.

Oyuncu Bilgileri

Asıl adı Joao Alves De Assis Silva olan Jo, 20 Mart 1987'de Sao Paulo'da doğdu. Futbol yaşantısına Corinthians'ta başlayan Joao Alves, 2003 yılında A Takıma yükseldi. Brezilyalı yıldız, Corinthians'ta 2003-2005 yılları arasında forma giydiği 54 maçta 23 gol kaydederek dikkatleri üzerine çekti. Jo, 2005'te Rus ekibi CSKA Moskova'ya transfer oldu.



Brezilyalı golcünün yıldızı 3 sezonluk CSKA Moskova macerasında parladı. Moskova ekibinde 53 karşılaşmada 30 gol atan Joao Alves, 2008 yılının yaz döneminde İngiltere Premier Lig ekiplerinden Manchester City'ye 18 Milyon Pound karşılığı transfer oldu. City formasıyla 9 karşılaşmada 1 gol kaydeden Brezilyalı golcü oyuncu, Everton'a kiralandı. Joao Alves, 2008-2009 sezonun ikinci yarısında oynadığı 12 maçta 5 gol kaydetti. Everton'ın Avrupa Ligi maçlarında forma giyen Jo, Galatasaray'ın Avrupa Kupası maçlarında oynayamayacak.

10 kez Brezilyalı Milli Takım forması giyen Joao Alves'in, 3 golü bulunuyor. Brezilyalı golcü, uzun boyu ve atletik yapısının yanısıra hızı, tekniği ve son vuruşlardaki becerisiyle ön plana çıkıyor. Joao Alves, özellikle sol ayağıyla çektiği etkili ve isabetli şutlarıyla tanınıyor. 1.89 boyundaki yıldız oyuncu, forvet mevkiinde görev yapıyor.

Değerlendirme

Disiplinsiz olması nedeniyle taraftarlar arasında Jardel-Lincoln çizgisini devam ettirecek bir oyuncu mu olacağı konusunda tartışmalara neden olsa da Galatasaray’ın teknik ekibi, Elano ile aynı takımda oynayacak olması ve Dünya Kupası öncesi kendisini göstermesi için son fırsatı iyi değerlendirmek isteyeceği düşünülürse transferi olumlu değerlendirmek gerekir.



Elano, Dunga’nın gözdesi durumunda ve Dünya Kupasında Brezilya Milli Takımının as oyuncusu olacağı kesin. Jo’nun Elano ile aynı takımda oynaması ve Dunga’nın dikkatini çekmesi için bundan daha iyi bir fırsat olamazdı.

Galatasaray’ın diğer transferlerinde görüldüğü gibi gelen oyuncu çok genç ve onun Galatasaray’da başarılı olmaya ihtiyacı var. Galatasaray Dünya Kupasında oynamak isteyen Elano ve Jo’yu transfer ederek bu fırsatı çok iyi değerlendirdi. Tebrikler Haldun Üstünel.

Galatasaray'ın Yeni Transferi


17:30 uçağıyla geliyorlar. Murat Yalçındağ,Kewell'ın eşi ve yeni transfer JO.
Hayırlı olsun.

EN İYİ KALECİLER



All-Time World Goalkeeper Ranking (1987-2009) Uluslararası Futbol Tarihi ve İstatistikleri Kurumu (IFFHS) tarafından açıklandı.

1.Gianluigi Buffon,Italia
2.Iker Casillas,España
3.Peter Schmeichel,Danmark
4.Oliver Kahn,Deutschland
5.Edwin van der Sar,Nederland
6.José Luis Félix Chilavert,Paraguay
7.Walter Zenga,Italia
8.Petr Čech,Česká Republika
9.Michel Preud’homme,Belgique
10.Claudio André Taffarel,Brasil

İtiraz ediyorum.

One minute!



Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük kalecisi Peter Schmeichel’dır.

Yolu Türkiye’den geçen altı isim var listede. Pfaff 23. sırada, Cordoba 20, Schumacher ve Rüştü 37, Friedel 48. sırada. Liste 75 kaleciden oluşuyor. Listenin tamamı için http://www.iffhs.de/?388d85ff8b00388f05f4cbc0385fdcdc3bfcdc0aec70aeedb88419



İlk 10’da yer alan birisi var. Hem de çok sevdiğimiz birisi. Sarı-Kırmızı forma ile Avrupa’da iki kupa kaldırmış Taffarel. Ayrıca milli takım ile de 1 Dünya Kupası var. Onu tekrar Ali Sami Yen çimlerinde görmek dileğiyle.

18 Ocak 2010 Pazartesi

EMRE ÇOLAK : YENİ XXX



Dün akşamki maçtan sonra herkes birbirini telefonla arıyordu. Abi Emre Çolak’ı izledin mi? Hagi’den tutun Messi’ye kadar herkes Emre’yi birisine benzetiyordu. Emre Çolak hakkında bugün gazetelerde ve internet sayfalarında birçok yazı çıkacaktır. Peki Emre Çolak kimdir?
1991 doğumlu oyuncu 2004 yılından bu yana Galatasaray altyapısında oynamaktadır. 112 PAF maçında 78 gol atan oyuncu 10 numara pozisyounda görev almaktadır. 1,68 boyunda olup toplam 57 kez de milli formayı giymiştir.
Uzun zamandır taraftar forumlarında Emre bekleniyordu. Kendisinden müthiş bir beklenti vardı. Sezon başı kamp çalışmalarında iyi bir performans gösterdi. Bir maçta gol atmıştı tamam işte olacak derken Rijkaard onu tekrar A2 takımına gönderdi. Devre arasında Antalya kampını takip eden acar muhabir Erhan Telli gazetesinde ‘Çolak pinpon topuna döndü, bir A takımda bir A2 takımında, oyuncunun morali iyice bozuldu’ şeklinde bir haber geçmişti. Neyse ki dün akşamki maç Emre için ne kadar emek harcandığını ve titiz bir şekilde çalışıldığını gösterdi. Attığı gollerden sonra Rijkaard, Neeskens ve Adnan Polat’ın sevinçleri gözlerinden okunuyordu.



Kırkbeş dakikalık performansını değerlendirirsek sürat, çabukluk, teknik ve zeki, komple bir oyuncu vardı Ali Sami Yen çimlerinde.



Arda onun abisi gibi aralarında özel bir ilişki var. Rijkaard ve Neeskens gibi hocalarla çalışıyor ve takım arkadaşları Baros,Elano,Keita,Nonda,Kewell,Neill gibi profesyoneller. Bir oyuncunun futbolunu geliştirmesi için bundan daha iyi bir fırsat olamaz herhalde.



Geçen yıl Galatasaray kafilesi ile Gaziantep deplasmanı için uçak yolculuğunda beraberdik. Önümdeki koltukta oturuyordu. Arkadaşları arasında çok sevildiği hemen belli oluyordu. Adeta küçük Arda diyebiliriz. Arkadaşları ona ‘Çolak’ diyorlar. Haydi ‘Çolak’ bekliyoruz.

Aşağıda 1 yıl önce yayınlanmış ropörtajından bir kesit var, demiştim ya küçük Arda işte!
Emre Çolak, 10 numaralı formayı giymeyi sevdiğini, ancak son ana kadar gözünün Emre Belözoğlu'nun 5 numarasında olduğunu da itiraf ediyor. Belözoğlu'nun F.Bahçe'ye transferini içine sindiremediğini söyleyen Emre Çolak, "Emre abiyi çok beğenirdim, ama o Fenerbahçe'ye gitti. Bu hareketiyle benim gözümde de bitti. Bundan sonra 5 numaralı formayı verseler bile giymem. Emre Belözoğlu'ndan soğudum" diyor.

17 Ocak 2010 Pazar

DÜNYA KUPASI ANILARI 3


1986 DÜNYA KUPASI
Arjantin - B.Almanya Final Maçı
Finalde Alman kalesini koruyan ve daha sonra 3 yıl ülkemizde top koşturmuş kaleci kimdir?
Maç ile ilgili bir röportajında söyledikleri şu şekildedir;
" bu maçtaki taktiğimiz çok aptalcaydı. maradonayı matthäus ile kontrol edecek, gerisini ise tipik alman ruhuyla halledecektik. tek taktiğimiz buydu. franz beckenbauer hala alman milli takımına ve alman futboluna körükörüne inanıyordu. ama anlamadığı birşey vardı. meksikadaki alman takımının kendisinin kaptanı olduğu 1974 teki takımla alakası yoktu. bu takım münihliler-kölnlüler çatışmasından top oynayamayan, şansıyla finale gelen bozuk bir makinaydı. nitekim 2-0 dan sonra matthäus maradonayı bırakıp top oynamaya başlayınca biz de birşeyler yapabildik. ama 60 dakikayı çöpe atmıştık."

Beşiktaş - İstanbul BB ZTK D Grubu 3.Maç


Beşiktaş’ın oynadığı son 7 resmi maç.
TSL 14. Hafta BJK – Sivas : 1-0
TSL 15. Hafta BJK – D.Bakır : 0-0
TSL 16. Hafta Manisa – BJK : 1-1
17.Hafta BJK – Bursa : 2-3
ZTK 1.Maç Manisa – BJK : 2-1
ZTK 2.Maç BJK – Kasımpaşa : 1-3
ZTK 3.Maç İstanbul BB – BJK : 1-0

Son oynanan maçlara bakınca durum hiç iç açıcı değil. Beşiktaş, Şampiyonlar liginden sonra ZTK dan da elendi. Mustafa Denizli için artık tek hedef var. Bakalım Mustafa Hoca bu kez başaracak mı? Bekleyip göreceğiz.

PES ARTIK BAROS


Milliyet bu başlığı atmış.
Aşağıdaki yazımda konuya değinmiştim. Ama bu konu gündemde fazlasıyla yer almaya başladı ve ikinci bir yazı yazma gereği duydum.

Yerli oyuncuların sakat sakat oynama hastalığını analiz etmeye çalışacağım. Ben bunu daha çok takımdaki yerlerini kaptırma korkusuna bağlıyorum. Örneğin, Servet Galatasaray'a ilk geldiği senenin başında, belinden sakat olmasına rağmen iğneyle çok maç oynadı. Çünkü kendisini ispatlaması gerekiyordu. Aynı şekilde birçok oyuncu benzer davranışları göstermiştir. 2 maç yerine başkası oynamış ise hemen oynaması gerekir çünkü unutulmaktan korkar.

Ama Baros neden risk alsın. Doğrusu da bu değil mi zaten. Bize tam anlamı ile iyileşmiş oyuncu lazım. Rıdvan'ın bu konu ile ilgili bir açıklaması vardı. ''Ben tam iyileşmeden oynardım o yüzden tekrar sakatlanırdım'' demişti. Peki Hagi neden sakatlık yaşamazdı. Çünkü hissederdi ve hemen kenara işaret eder oyundan çıkardı. Malesef bizim yerli oyuncular bu şekilde düşünmüyor.

Aynı olaya başka bir açıdan bakarsak, Avrupalı oyuncu kontratı sona erene kadar profesyonelce formasını giydiği takım için oynuyor. 2000-2001 sezonunda ise Emre ve Okan’ın devre arası İnter ile anlaştıktan sonra nasıl profesyonelce(?) oynadıklarını da çok iyi hatırlıyoruz. Bir şampiyonluğa mal olmuştu. Baliç Fenerbahçe'de oynarken Real Madrid ile anlaşıp o sezon topa girmediği için ne kadar eleştirilmişti hatırlarsınız.

Mustafa Sarp’ı, Bursaspor tarafı neden bu kadar seviyor şimdi daha iyi anlaşılmıştır. Devre arası Galatasaray ile anlaştı ama sezon sonuna kadar formasının hakkını verdi. Türk futbolunu karakterli profesyonel oyuncular ileri götürecektir. Futbolcunun yerlisi yabancısı olmaz. Karakterli ve karaktersizi olur.
Related Posts with Thumbnails