30 Haziran 2010 Çarşamba

MİLLİYET'İN YAPTIĞI NEDİR?


Öncelikle daha önce defalarca rastladığımız bu olay ile ilgili ne kadar kızgın olduğumu belirtmeliyim. Düşündüklerimi tam olarak yazmam durumunda hakkımda dava açılabilme ihtimalini göz önünde bulundurarak kendimi frenliyorum.

Bu blogta daha önce kardeş bloglarımızdan aldığımız haberlere yer verdik. Tabi ki kendilerinden izin isteyerek. Hiçbir blog yazarı bu konuda size sorun çıkarmaz. Bu iş biraz da keyiftir. Yazmak, okunmak insana keyif verir.

Defalarca rastladığımız olay ise blogta yazdığınız bir yazının kaynak gösterilmeden kullanılmasıdır. Şimdi burada yazamayacağım. Bunun adı nedir?

Kardeş bloglarımızdan GS Formaları geçenlerde bir yazı yazdı. Linki burada.

Daha sonra Milliyet adlı gazetenin haberi. Linke tıklayın.

Ve GS Formaları blogunun tepkisi. Tıklayın.

Ben ki forma konusuna çok meraklı bir blog yazarı olarak bu konuya fazla girmiyorum. Sonuçta GS Formaları varken bize yazmak düşmez düşüncesindeyim. Her yazımda da onların linkini veririm. Ya siz? Haberi kopyalayıp (ya da başka bir şekilde de betimleyebiliriz) emek veren insanların imzasını silip son dakika haber geçiyorsunuz. Bravo.

Bütün blog yazarlarını bu konuda birşeyler yazmaya davet ediyorum.

Saygılarımla,

Başaran Şahin

29 Haziran 2010 Salı

ALMANYA - ARJANTİN : Biraz Nostalji


1986 finalinde Arjantin ve Almanya’nın daha doğrusu Maradona ile Almanya’nın mücadelesinde Maradona kazandı. Maçın görüntülerini tekrar izlediğimizde açıkça Maradona’nın dayak yediği görülüyor. O zamanki futbol kuralları çok farklı. Kırmızı kart yok. Tekmeler havada uçuşuyor ve hep de Maradona’yı buluyor. Maçın sonunda kupa bizim diyen Maradona oldu. Dört yıl sonra bu kez daha güçlü bir Almanya vardı. 82. dakikada uydurma bir penaltı ile Almanlar kupayı kazanırken Maradona maç sonunda ağlıyordu.
Meksika 1986


2006 Dünya Kupasında yine karşılaştılar ama o kadar önemli bir maç değildi. Sonuçta kazanan finale bile kalamadı. Bu kez çok önemli bir maça çıkıyorlar. Turnuvanın genel seyrine baktığımız zaman Almanya, Arjantin, Brezilya ve Hollanda diğer takımların ilerisindeler. Büyük ihtimalle Almanya-Arjantin kapışmasında kazanan taraf finale kadar gidecek. Oynanan oyunlara bakınca Almanya ağır basıyor diyebilirsiniz. Ama Messi henüz sahneye çıkmadı. Bekleyin.
İtalya 1990

28 Haziran 2010 Pazartesi

Dünya Kupası Genel Değerlendirme Volume III


Arjantin'in farklı galibiyetinden sonra hala daha Arjantin'den bir şey anlamadık bir de Almanya karşısında görelim diyenleri görünce artık ne desem bilmiyorum. Neden bu Arjantin düşmanlığı? Pele hayranlığı mı neden oluyor buna diye düşünmüyor değilim. Neyse isteyen Brezilya'yı destekleyebilir ama Arjantin'ime laf etmeyin. Bu gidişle kupayı alacağız ama hala birileri bu Arjantin'i bir de orta sahası güçlü bir takım karşısında görelim diyecek.

Maç çok güzeldi. Arjantin her zamanki gibi güzel futbol oynamaya çalıştı ve golleri buldu. Meksika uzaktan şutlarla gol aradı ama kaleciyi ve direkleri geçemedi. Messi yine gol atamadı. Maç sonunda dünyanın en mutlu adamı Diego'ydu. Şimdi 1990'ın rövanşını almaya geldi sıra. Bu kez Messi'den gol bekliyoruz.

Tevez çok hırslıydı. Turnuvanın en güzel gollerinden birini attı. Savunmada Heinze çok etkiliydi. Di Maria biraz zayıf kalıyor. Belki Veron ile yer değiştirebilirler. Sonuçta Arjantin'in mükemmel bir savunma kurgusu yok. Ama biz Arjantin'i iyi savunma yapıyor diye sevmedik ki! Eğer bir takımı iyi savunma yapıyor diye seviyorsanız bence bir kez daha düşünün.

Almanya - İngiltere maçı ise 10 kez daha oynansa Almanya kazanırdı. İngiliz futbolcular son derece etkisizdi. Almanlar gayet kendinden emin oynarken İngilizler sürekli pas hataları ile rakibe pozisyon hazırladlar. İğrenç futbol oynayan bu ülkenin turnuvada daha fazla işi yoktu zaten.

25 Haziran 2010 Cuma

Dünya Kupası Genel Değerlendirme Volume II


Hollanda

Turnuvadan önce spor yazarlarının ezbere söyledikleri bir şey vardı. Hollanda kupa kazanamaz. İyi oynar, izleyicilere zevk verir ama kaybeder. Peki Euro 1988’de kim şampiyon olmuştu? Avrupa Şampiyonası’nda Hollanda’yı desteklerim. Üç Hollandalı yaptı bizi böyle. Birisi şu anda teknik direktörümüz ki bu bana ne kadar mutluluk veriyor tarif edemem. Bu kez o zevk veren oyunlarını sergilemediler. Hatta sıkıcı maçlara imza attılar. Bu kez de eleştiriler Hollanda sıkıcı futbol oynuyor ekseninde seyretmeye başladı. Arjantin olmazsa Hollanda diyorum. İlerleyen turlarda Euro 2008’deki performanslarına çıkmalarını ümit ederek.

İtalya

Fransa’dan sonra diğer bir çakma favori İtalya da elendi. Zaten dünya kupasını 3 kez kazanmış olmaları yeterince rahatsız edici. Kazandıkları iki dünya kupası 1934 ve 1938 yıllarına tekabül ediyor. Bir de dört yıl önce kazandıkları dünya kupası var ki en iyi oyuncusu stoperi olan zevk vermeyen bir takımdı İtalya. Aslında her zaman öyle oldu. 1994 finalinde elendiklerinde ne kadar da mutlu olmuştum. Geçenlerde 1994 finalini tekrar izledim ve bu takımın dünya kupasını kazanmasının futbol adına kaygı verici olduğuna kanaat getirdim. Aksi takdirde Romario ve arkadaşlarının emeklerine yazık olacaktı. Bundan sonra İtalya Milli Takımı yeniden yapılanacakmış bla bla bla. Ne yaparlarsa yapsınlar onlar İtalyan. Yaptıkları en iyi şey olan savunmayı bile yapamıyorlar artık. Ne mutlu futbolseverlere ki onları kupada artık görmeyeceğiz.

Brezilya

Son olarak Brezilya’yı ele alırsak o eski Brezilya yok artık. Daha iyi savunma yapan bir takım var karşımızda. Çok iyi savunma oyuncuları olan Brezilya şova yönelik futbolunu sergileyemiyor belki ama finale kadar gidecek gibi görünüyor. Brezilya Milli Takımı’nın bu dönüşümünün ardında Dunga var. 1994’ün şampiyon takımının kaptanı gerçekleştirdi bu transformasyonu. Tabi ki Dunga’nın tek başına yapabileceği bir iş değil bu. Örneğin Elano. Bu adam Brezilyalı der misiniz? Avrupa’da oynayan Brezilya’lılar artık daha disiplinli ve sade oynamayı öğrendiler. Samba devri bitti artık modern futbol anlayışı var. Brezilya’dan o kavruk adam nedeniyle pek haz etmesem de 7 numaranın parçalı formayı giymesi biraz olsun beni bu Güney Amerika ülkesine yaklaştırıyor.

24 Haziran 2010 Perşembe

Dünya Kupası Genel Değerlendirme Volume I


Arjantin

Öncelikle Arjantin. Yorumcular acımasızca eleştirdiler Maradona’nın Arjantin’ini. Eleştiriler Maradona’nın bu işi kotaramayacağı ve büyük futbolcu olmakla antrenörlük arasında zıt bir kolerasyon olduğu argumanına dayanıyordu. Neymiş efendim Cambiasso ile Zanetti niye bu takımda yokmuş? Arkadaşım bu adamlar yolun yarısına gelmiş ve defalarca milli takım forması giymişler de ne olmuş? Arjantin bu adamlar ile her turnuvada final mi oynamış? Maradona sonuçta kulüp takımı çalıştırmıyor ve Milli Takımın dinamikleri farklıdır.

Gelelim grup maçları sonunda aynı yorumcuların değerlendirmelerine. Arjanin’in büyük silahları varmış. Başlıyorlar saymaya Messi, Tevez, Aguero… Arkadaş bunlar turnuvanın başlangıcında kadroda yok muydu? Bu kadar olmaz. Pes.

Ben her zaman Arjantin’i desteklerim. Maradona’nın da etkisi ile Güney Amerika temsilcisinin kupa bizim diyeceğine inanıyorum. Sanırım kamuoyu da yavaş yavaş bu düşünceye alışacak.

Fransa

Nasıl geldiler hepimiz hatırlıyoruz. Ne halleri varsa görsün bu kibirli milletin işe yaramaz takımı. Zidane gittikten sonra bir türlü toparlanamamaları, aptal antrenörleri, sevimsiz futbolları ile turnuvada yer işgal ettiler. Bunların gitmesi ile futbolseverler kurtuldu.

İngiltere

Turnuva başlamadan önce yorumlar şu şekildeydi. Joe Cole, Lampard, Gerrard, Roneey, Terry gibi oyuncuları olan İngilizlerin başında bu kez winner bir koç var. Capello. Bu kez olacak. Arkadaşım bu adamlar ilk kez mi İngiltere Milli Takımında oynuyor. Önceden de vardı. Vardı da ne oldu? Zaten tek gol bile atamadığımız Ada ülkesini sevmem beni iyice delirttiler. Fazla ileri gidemeyecekler. Almanya İngilizler’e Leenaker’i hatırlatacaktır.

Almanya

Almanya kupa takımı. Evet. 2002 Dünya Kupasını hatırlayalım. Almanya’nın esamesi okunmuyordu. Kimse kale almıyordu panzerleri ama finalde kaybettiler. Daha bir çok turnuvada hiç şans verilmediği halde sonuna kadar giden Almanlar İngiltere’yi rahat geçecektir. Yalnız sırf Mesut Alman Milli Takımında oynuyor diye Almanya’ya sempati ile bakmamı beklemeyin. 1990 finalini unutmadık. Görüşeceğiz.

22 Haziran 2010 Salı

FUTBOLCUNUN GELİŞİMİ




Futbolcuların 18 yaşındaki fiziksel görünümü ile 25 yaşındaki durumu oldukça farklıdır. Bazı futbolcuların gençlik fotoğraflarını görünce inanamazsınız.

Gelişim sadece fiziksel olarak değil, futbol aklı, teknik, şut becerisi gibi komple değerlendirilmeli. Her futbolcu doğuştan müthiş şutlar atmıyor. Tanju mesela bir röportajında anlatmıştı; Samsun'da iken her idman sonrası çalışırmış. Bir kaleci bir de orta yapacak eleman alıp 2 saat gol vuruşu çalışmış. İstanbul'a geldiğinde ilk yıllarda yine bu özel antremanlara devam etmiş. Sonraki dönemde ise Hülya Avşar mesaisi araba ve silah tutkusu abuk sabuk arkadaşlar derken kendini cezaevinde buldu. Yazık oldu Avrupa'nın gelmiş geçmiş en büyük golcülerinden birine.

Arda'nın aldığı kilolar malum. Kaptan iyica genişledi. Kilo aldı. Ronaldo'nun fiziksel gelişimi ile Arda'nın gelişimini kıyasladık. Fotoğraflar çok net. Portekizli yıldız günde 3000 mekik çekerken Arda ne yapıyor? Şut çalışıyor mu? Veya özel antrenman?





18 Haziran 2010 Cuma

MAHAMADOU DIARRA GELİYOR MU?


Daha önce blogumuzda herkesten önce Jo transferini duyurmuştuk. Aynı şekilde Giovani transferini de herkesten önce açıkladık. Bu aralar suskunuz. Çünkü net bir gelişme yok. Çeşitli oyuncularla görüşülüyor ve acele edilmiyor. Önceden olduğu gibi Haldun Üstünel koluna takıp birini havalimanına indiremiyor. Enine boyuna değerlendirme yapılıyor. Daha önceki havalı transferlerin başarısızlığı ortada iken şimdilik en uygun çözüm bu görünüyor. Asıl çözüm ise burada.


Son günlerde Mahamadou Diarra ismi sıkça konuşulmaya başlandı. Evet gerçek Diarra ile görüşülüyor. Gelmemesi için bir neden de yok. Çünkü o da Galatasaray gibi bir kulübe muhtaç. 2006 yılı yazında olduğu gibi peşinde Manu veya Chelsea yok. Galatasaray ise yıllardır aradığı zenci orta saha oyuncusuna kavuşacak mı? Bekleyip göreceğiz.

Diarra Kimdir?

1981 doğumlu Mali'li defansif orta saha oyuncusunun yıldızı Lyon'da parladı. Dört yıl Lyon'da oynadıktan sonra 2006 yılında Real Madrid'e 28 M Euro karşılığında transfer olmuştur. Madrid ekibinde iki yıl başarılı bir performans gösteren Mali'li geçirdiği sakatlık sonucu tekrar eski günlerine dönememiştir. Çıkışa ihtiyacı olan Diarra için Galatasaray ideal bir seçim olacaktır.

17 Haziran 2010 Perşembe

ÇEK Bİ ARJANTİN


Kupa Bizim olarak rengimizi biliyorsunuz. Her zaman Arjantin.

Turnuva öncesi şans vermeyenler final maçında Maradona'yı görünce ne diyecekler merak ediyorum. Haydi Arjanin.

Ayrıca mesai saatlerini Dünya Kupası programına göre değiştirmeyen şirketime de bu maçı izletmediği için kırgınım.

Arjantin - G.Kore: 4 - 1


16 Haziran 2010 Çarşamba

GALATARASAY TÜRKİYE'DİR

Bazen
Nefes almak değildir yaşamak
Onunla gülüp Onunla ağlamaktır .
Sarı -Kırmızı olmaktır her an Onu solurcasına

Bazen
Özgürlük çimlerde koşmak değildir
Sevdası uğruna prangaya vurulmaktır
Hep Ona tutuklu kalmışcasına

Bazen
Başarı, Para Kupa kazanmak değildir
İnsanların yüreğine dağlanmaktır
Damarında kanında yaşarcasına

Bazen
İmparatorluk ülkeleri ele geçirmek değildir
Bir Meşin yuvarlakla Yürekleri fethetmektir
Sınır tanımadan hüküm kurmaktır Milyonlarcasına

Bazen
ASLAN bir hayvan değildir
Bir Simge bir Semboldür
Tarifsiz güçtür
Ruhundaki asalete yazılmışcasına

Bazen
Cehennem Öbür dünya değildir
Taraftarla coşmuş SAMİYEN'dir
Alev alev yanarcasına

Bazen
İmkansız
Olmaz değildir
7 kişi 7 Sıfır yenmek
Ağları delmek, Şampiyonluktur Milenyumda
Hayalleri gerçek yapmaktır
Sahaya her çıktığında

Bazen
KRAL olmak taç giymek değildir
Soyunu sevgiden unvanı halktan almaktır
Her doğan bebenin METİN olmasıdır
Kuşaktan kuşağa akarcasına

Bazen
VEFA, semt adı değildir
14 yıl kan kusup ölümüne arkasında durmaktır
Her şartta yıkılmaz bir duvarcasına

Bazen
Tarih tozlu bir sayfa değildir
Gerçektir yaşamdır
1905'te doğup Ciltlere sığmamaktır
Destanların değişmez yazarı olurcasına

Bazen
GÜÇ bir sıfat değildir
Evsiz barksız beş parasız en zorda tüm dünyayı ayağa kaldırmaktır
Üstünde sade bir parçalı formayla kolaycasına

Bazen
Cesaret Korkuyu yenmek değildir
Onbinlerce rakibin arasından geçip kalesine Bayrağı dikmektir
Tek başına .Kimse yokmuşcasına

Bazen
Sevgi , Anne Baba Eş dost değildir
Onlardan ötedir
Tutkudur Renklere Armaya
Ayrılmaz parçanmışcasına

Bazen
Hayat her şey değildir
GALATASARAY’lı olup GALATASARAY’lı gibi yaşamaktır
Doğumdan ölüme Kalbin her çarptığında .
Cimbombom diye

Atarcasına .

15 Haziran 2010 Salı

ORJİN KÖFTE



Bugüne kadar Orjin Köfteden bahsetmemiş olmamız büyük bir eksiklik. Maç öncesi Ali Sami Yen Sokak’a gelip de Orjin’den köfte veya kavurma yemeden taraftar olunmaz.

Bizim için bir bağımlılıktır Orjin Köfte. Halı sahada maç yaparız sonra hadi Orjin’e. Gitmeyenler için aşağıda harita da yer almaktadır. Yalnızca maç günleri değil hafta içi de oradadır Orjin Köfte. Alınan bilgilere göre Aslantepe’de de bir yer ayarlanacakmış.

Köfte için maç günleri en az 30 dakika beklersiniz. Ama kavurmayı yan taraftan hemen alabilirsiniz. Lezzet tanımlaması yapmayacağım. Adresi belli Orjin Köfte’nin. Afiyetle yiyin.

13 Haziran 2010 Pazar

FOTOĞRAFLARLA SCHUSTER





Q7 BİTTİ VOLUME II


Daha önce bu transfer ile ilgili bu yazıyı yazmıştık. Bugün gelen resmi açıklama ise Inter'e 7,3 M Euro bonservis ve oyuncuya da 3 yıl için 11 M Euro karşılığında anlaşıldığı yönünde.

Hayırlı olsun.

Yılın transferi Ricardo Quaresma'dır. Kim ne derse desin. Olay budur.

Medyada yer alan haberlere göre, Manchester United Menajeri Alex Ferguson'ın listesinde, Cristiano Ronaldo'dan önce Quaresma yer alıyordu. Sporting Lisbon'un 2003 yılında Manchester United'la oynadığı hazırlık maçı Quaresma için dönüm noktası oldu. Bu maçta üstün bir performans sergileyen C. Ronaldo, Ferguson'ın dikkatini çekmeyi başardı ve İngiltere bileti almaya hak kazandı.

C. Ronaldo'nun ayrılışından sonra Quaresma da yuvada kalmadı. Barcelona 6 milyon € karşılığında genç futbolcuyu renklerine bağladı. Hikayeyi hepimiz biliyoruz. Barça'da pek fazla oynayamadı ve 6 milyon €+ Deco karşılığnda takas edildi, Porto'ya transfer oldu.

2008 yılı yazında ise 18 M Euro'ya Milano ekibine transfer oldu. Burada da tutunamayan Q7 bir devre Chelsea'de kiralık ounadı ama yine aynı son onu bekliyordu. Tekrar Milano günleri ve şimdi İstanbul'da.

Gerçekten de çok yetenekli olan Portekiz'li namı diğer 'master of trivela' siyah-beyaz formayla bir Anelka etkisi mi yaratacak yoksa Baros gibi yeniden çıkış mı yapacak bunu hep birlikte göreceğiz. Benim tahminim Alman hocanın kontrolünde Q7 iyi bir çıkış yakalayıp eski günlerine dönebilir.

Transfer sezonu hareketli başladı. Önce Fenerbahçe'nin Stoch çalımı şimdi de Beşiktaş'ın Q7 harekatı. Devamını sarı-kırmızılı yöneticilerden bekliyoruz.

12 Haziran 2010 Cumartesi

FENERBAHÇE'DEN TRANSFER ÇALIMI


Haftayı Fenerbahçeli arkadaşlar moralli bir şekilde tamamladılar. Ne de olsa 2 aydır peşinde olduğumuz Chelsea'li futbolcunun işini 2 günde bitirdiler. Bu biraz zengin kızın peşinde koşan yakışıklı ama fakir gencin durumuna benziyor. Yakışıklı çocuk aylarca kızın peşinde koşuyor tam işi bitirecek zengin çocuk arabayla gelip kızı götürüyor. Yapacak bir şey yok. Adamda para da var ev de var yazlık da var. Götürecek tabi.

Bu ilk kez yaşadığımız bir hadise değil ne de olsa. Transfer dönemlerinde bir çekişme olduğu zaman hep Fenerbahçe kazanır. Pahalıya alır ama mutlaka alır. Yıllar önce Oğuz tongsir ile Can Tanrıyar Tarık transferi için iddiaya girmişti de Oğuz Tongsir Fenerbahçe forması giymek zorunda kalmıştı. Adnan Polat o dönem futbol şubesi sorumlusuydu Ali Şen de Fenerbahçe başkanıydı. Dünyanın parasını verip Gençlerbirliği'nin temellerini atmışlardı. İlhan Cavcav hala bu hikayeyi anlatır.

Daha birçok transfer çalımı yemişliğimiz vardır. Özellikle 25-30 yaş arası olanlar bu duruma çok alışkınız.

Mesele transfer şampiyonu olmak değil kardeş, mesele sezon sonunda kupa bizim diyebilmek. Neyse ki iki dakikalığına da olsa karşı tarafta şampiyonluk sevinci yaşandı. Bizde o da yok :)

4 Haziran 2010 Cuma

KEWELL KLİBİ


Hagi'den sonra en sevilen yabancı.

Gönderilecek açıklaması yapılmasına rağmen hala bir umut bekliyoruz kendisini 1 yıllık sözleşmeye imza atarken görmeyi.

Lincoln'e Linderoth'a Carrusca'ya gösterilen sabır Kewell'dan neden esirgeniyor anlamak mümkün değil. Kewell'ı salt bir futbolcu olarak görmemek lazım. Yoksa Raul, Maldini ve diğerleri neden 40 yaşına kadar takımlarında oynamaya devam etti? Eğer Kewell 2010-2011 sezonunda parçalı formayı giymezse çok sert bir eleştiri olacak bu blogta.

Lütfen Haldun abi üzme bu taraftarı.

3 Haziran 2010 Perşembe

2 Haziran 2010 Çarşamba

Q7 BİTTİ


Sonunda transferi yılan hikayesine dönen Q7 transferi sonuçlandı.

Olmadı.

Mete Düren'in açıklamalarına göre Q7'nin farklı istekleri varmış. Öncelikle bu farklı isteklerin ne olduğunu merak ediyoruz. Ayrıca haftalardır yurtdışında kamp kuran Serdar Adalı'nın maliyeti konusunda da Beşiktaş'lı taraftarların özel merakı söz konusu.

Çevremdeki Beşiktaş'lılar çok sinirli. Bu transfer fiyaskosu nasıl kapatılır bu taraftarın tepkisi nasıl biter bilmiyorum ama Serdar Adalı'nın maliyeti konusunda ciddi bir merak var Levent civarındaki plazalarda.

Arkadaş madem oralara gidiyorsun al futbolcuyu gel. Örnek olarak Haldun Üstünel'i model alabilirsiniz. Adam peketleyip peketleyip gönderiyor dünya yıldızlarını.

Geçen yıl transfer dönemine Mehmet Topuz'un golüyle yenik başlayan Beşiktaş bu yıl da iyi başlamadı. Mansimov'un sponsorluğuyla kongrede iki dünya yıldızı getireceğini söyleyen Başkan bakalım kimleri getirecek?

1 Haziran 2010 Salı

10 YABANCI SAÇMALIĞI


Yeni alınan karara göre kulüpler sözleşme yapılan 10 yabancı futbolcunun 8'ini maç kadrosunda bulundurabilecek. Sahada ise en fazla 6 yabancı oyuncu mücadele edebilecek. Kalan iki yabancı oyuncu ise tribünden maçı izleyecek.

İşte TFF'nin saçma kararlarından bir tanesi daha.

İnanılır gibi değil. Allah aşkına tribünde oturacak iki yabancı oyuncuya neden maaş ödeyelim. Siz şirketlerinizi bu şekilde mi yönetiyorsunuz? Asıl amaç gelecek yıl 8 yabancı sahada 2 yabancı kulübede olacak şekilde düzenleme yapmak daha sonra da 10 yabancıyı sahada kullanabilmek. Bunu anlayamayacak kadar kör değiliz. Neden insanları aptal yerine koyuyorsunuz?

Bu kararın arkasındaki imza da Aziz Yıldırım'a aittir. Baroni gibi Andre Santos gibi Guiza gibi Josico gibi Maldonado gibi beş para etmez yabancı oyunculara kulübün milyon dolarlarını vermek için mi bu kararı aldırıyor pek de bir anlam veremedim doğrusu.

Ama ben fotoğraftaki yabancılara tahammül edecek durumda değilim. Eğer benim aldığım biletten formadan elde edilecek gelir ile bu tip yabancılar transfer edilecekse maça da gitmem store'a da uğramam.
Related Posts with Thumbnails